14 Ekim 2009 Çarşamba

Filiz ile Ediz


Leyla ile Mecnun’un, Ferhat ile Şirin’in sadece ve sadece aşıklara ilham veren hikayeler olduğunu düşünmemek gerekir. Kültürümüzün içine serpiştirilmiş tüm masalların, efsanelerin, öykülerin gündelik hayata etkileri vardır. Ferhat’ın dağları delen performansının Bolu Dağı’nı tünelle geçmenin hesaplarını yapan mühendisleri de motive ettiğini inkar edebilir miyiz? Bu doğrultuda, Filiz Akın ve Ediz Hun’un da Türk toplumu üzerindeki olumlu ve olumsuz sosyolojik etkilerinin farkında olmak gerekir. Bu ikilinin sinema tarihimizde iz bırakan filmlerinin yarattığı en ciddi hasar “ayrılmak” mevzusunun suyunun çıkarılmasıdır.

Kız ile oğlan esasında birbirlerini severler ama ayrılmak zorundadırlar; o diğerine “git” der, öbürü “durmam buralarda” diye cevap verir. Öte yandan, ayrılmamak için aşkla yanıp tutuşurlar. Ayrılmayı kolaylaştırmak için kız “seni sevmiyorum” yalanına başvurur, oğlan ise “kahpe!” narasını kızın saçlarını savuran bir tokatla pekiştirir. Acıyla yüzünü tutan kız ağlayarak “defol!” der, oğlan arkasına bakmadan gider. Kalpleri ayrılır mı? Aşkları azalır mı? Hayır! Filmin geri kalanında kavuşmak için çabalar dururlar.

“Ayrılsak da beraberiz” hikayelerine bayılırız millet olarak. Bu nedenle ayrılıklara renk katmaya, onları yüceltmeye gayret ederiz. Bir ayrılığı olduğu gibi kabullenmek zor gelir. Kimseyi kovmayız; “kendisiyle el sıkıştık” deriz. Öylesine bir dilekçe verip istifa edemeyiz; “her iki taraf için de hayırlı olmasını dileriz” pozlarına gireriz. Hele üçüncü şahıslara anlattığımız hikayeler: “Arkamdan 1 hafta salya sümük ağlamış”, “Bam! diye vurdum kapıyı çıktım”, “3 gün sonra fena hastalanmış, geçmiş olsun demek için aramamı beklemiş, hiç arar mıyım”, falan da filan da...

İşte bu yüzden istifa eden milli takım teknik direktörünün öfkesini, sitemini, duygusallığını çok iyi anlıyorum. O toplumun beklediği, bildiği şekilde ayrılmak istiyordu. Tıpkı daha önce defalarca olduğu gibi “ben gidiyorum” dediğinde “dur gitme” diye cevap bulmayı, basın toplantısında tarihi(!) cümleleri sıraladıktan sonra gözyaşlarına boğulan halkımızın “bizi bırakamazsın” diye yalvarmasını bekliyordu. (Bkz. Türk Edebiyatı ve Bülent Uygun’un istifası konulu akademik çalışmalar)

Beklenen olmadı; başarısızlığı sahiplenme(!) olgunluğunu(!) gösteren bir lider(!) edasıyla “veda maçıma çıkacağım” diyen milli takım teknik direktörüne verilen cevap sessiz sedasız “Bize uyar, hayırlı olsun” oldu.

Olmaz, olamaz! Hani gözyaşı, ya tokat nerede? Biraz acı olsaydı... Öfke, hırs, aşk yarası... Yok!

Biz Türk halkı olarak böyle bir vedaya hazır değiliz. Filiz ile Ediz’in tarzında bir veda istiyoruz. Gerekenin yapılması için, konuyla ilgili sorumluluk hisseden tüm mevki sahibi insanları göreve çağırıyoruz. Bir imparator(!)un vedasından daha masalsı bir olay olabilir mi? Lütfen, bizi bu sahneden mahrum etmeyin... Lütfen! Filiz ve Ediz’in hatırı için, o güzel filmlerin hatırasına...

FT: Veda maçım...
MÖ: Veda demeyelim, ikimizin de biraz dinlenmeye ihtiyacı var. Sonra yine milli takımın başına geçersin.
FT: Yo yo... Dönmemek üzere gidiyorum.
MÖ: Lütfen gitme.
FT: Gitmem lazım.
MÖ: Gitme! Bırakma!
FT: Seni ve federasyonunu sevmiyorum anlamıyor musun? Sevmiyorum!
MÖ: Herşeyi çözebiliriz. Zaman ver bana.
FT: Benim elimde değil.
MÖ: Niye? Niye!
FT: Atletico Madrid’den hamileyim..
MÖ: Yalan söylüyorsun. Yalan!
FT: Yalanım varsa.......
MÖ: Peki o zaman, git. Yolun açık olsun.
FT: Kendine iyi bak.
MÖ: Ama beni sevmediğini söyleme.
FT: Seni seviyorum. Hem de çok.
MÖ: Ben de seni. Ben de seni....

1 yorum:

Behçet Üstün dedi ki...

Gerçi hem TFF hem de mümtaz medya ucundan kıyısından yaptı bunu sayılır...
Medyaşörlerin çoğu giydirip giydirip yazılarının son paragrafında "ama elbette Terim'in tecrübe ve bilgisinden yararlanmaa devam etmek lazım" yollu açık kapılar bırakmayı ihmal etmediler.
TFF'de "Türk Futbolu'nu yeniden yapılandıracak bir kurum / kurul" muhabbeti ile Terim'i daha yukarılara taşıma imasında bulundu.

Bu "aşk" kolay kolay bitmez :)

Kolay mı, Ediz değil bu, koskoca İmparatore...

Gerçi gitse ne olur?
Ona "kız" mı yok?
Kovularak ayrıldığı ve daha geçenlerde "Terim'den beri en kötü Milan" başlıklarının atıldığı İtalya'ya ve hatta Milan'a gideceğini iddia eden manşetler vardı bazı gazetelerde.

Elini sallasa ellisi :)

Neyse...

Biz Türk milleti Ediz ile Filiz'i severiz de, Sadri Alışık'ı daha çok severiz.

"Bu da mı ofsayt hakim bey, bu da mı ofsayt"

:)