27 Aralık 2011 Salı

Bir Güzel İnsan Portresi : Paşalı Birol

14 Mayıs 2006
Denizli Stadının içi.
Dışarıdan bir yerden taşlar yağıyor,sahada maç devam ediyor.
Direk gibi bir yerin yanındayız.Hafızam bulanık.
Bir babanın kucağında çocuk 7-8 yaşlarında, başı kanıyor...Baba çaresiz.
Yıllarca "benim burada ne işim var, o kızın ne işi var" düşüncelerini kovamıyorum.
Uzuyor maç ! Kaç dakika hatırlamıyorum ,tekrar çökmüş kalmışız...

Birileri koltukları kırıyor.Sanki olayları bir bulutun içinden uzaktan seyrediyorum,ses kapalı.

Ses kapalı dedim ama "ya kırmayın,onların parasını bizim kulüpten alırlar" cümlesini duyuyorum.Paşalı Birol üzerinde emlakbank reklamlı formasıyla sağa sola dert anlatıyor !

İçimden "sus paşalı ne olur" diyorum "sus,haklısın ,haklı olduğuna kızıyorum, kendime kızıyorum,şimdi birisi sana dalacak onu tutacağız,ne olur sus,dinleyecek,konuşacak halim yok...böyle bir anda kırılan koltukları nasıl düşünüyorsun ,seninkisi nasıl bir skor ötesi sevgi gel bana da anlat ama bugün değil ve ne olur sus..." diyorum...Çocukluğumdan beri stadın etrafında yaptığı pankartları taşıyan ,tellere asan Paşalı ile göz gözeyiz...Kimse ona kızamadı diye aklıma yazmışım...Göz gözeyiz dedim ya bana bakarak "her maç kırılan koltukların parasını ödetiyorlar bize yazık günah,ayıp" diyor...2006 şampiyonluğu az önce kaçmış...

Film hızla ileri sarılıyor

4 sene sonra Çemberlitaş
Tramvayda tam karşımda Paşalı .
-Selam paşalı,ne var ne yok ?
-İyiyim ya,ben de Süleyman Seba ile buluştum.
-Süleyman Seba mı ? Hayırdır ?
-Ben diğer kulüp başkanlarının bayramlarda gider elini öperim.Ölüm yıldönümlerinde mezarlarına giderim...

Filmi bir başka yere alıyorum.
Tuzla Mezarlığı.
Alpay,Aykut,Mustafa,Erman,İbrahim...

Mayıs 2003'den bu yana onların mezarların başında birer bayrak direği ve dalgalanan sarı-lacivert bayrak var.Her gidişte her mezarı ziyaret edip okumak lazım "Hamd alemlerin rabbi olan Allahadır..."

Anneler günü veya bir hafta sonrası ,çoluk çocuk,Tuzla'dayız.
Çocuklar hiç görmedikleri anneannelerinin mezarına çicek koyuyorlar.
Gelmişken bizim Fenerbahçeli çocukları da ziyaret etmeli.
Galiba ölüm yıldönümleri,mezarları çiçeklerle dolu ve bir yazı var :



Paşalı da oradaymış...

"Vurdum duymaz olmayalım" demiş...

Filmi ileri sarmaya devam
25 Aralık 2011
15.00 civarı
" ....Tarih yazar kim haklı,kim çamur attı...Fenerbahçeli olmak ne güzel bir şey...Lefterinle ,Aykutunla Alexinle gürle hey...seninle sonsuza dek sırt sırta veririm hey... " Böyle bir mitingte çalınacak en güzel şarkı. Ekim ayından beri dinliyorum ama bugün çok vurucu bir etki yaptı....Konuşmalar da nefisti ...Ne güzel miting oldu !

Derken son bir konuşmacı varmış,başkan için şiir okuyacakmış.

Sen olmadan bitmezdi.
Seni seviyorum güzel adam.

Çağlayan Adliyesi önünde Özcan Günergök'ün nefis fotoğrafı
"Kuşaktan Kuşağa"

22 Aralık 2011 Perşembe

Rüyada söz vermek...

Belki de bugünlerde rüyanıza bir grup yaşlı beyefendi girer.

"Oğlum/kızım ,desteğinizi sakın eksik etmeyin" derler...


Fenerbahçe Spor Kulübünün 10 Eski Başkanı
Kim onlar derseniz yazayım da aklınızda bulunsun:

Soldan sağa :Tevfik Hacar Taşcı ,Muvaffak Menemencioğlu ,Hasan Kamil Sporel,Zeki Rıza Sporel,Said Selahaddin Cihanoğlu ,Osman Kavrakoğlu,Agah Erozan,Razi Trak,Faruk Ilgaz...Fenerbahçe'nin 10 eski başkanı !

Aralarında savaşta İngilizlere esir düşen var , ilk şampiyon takımda oynayan var ,cunta tarafından yassıada'ya gönderilenler var , Galatasaray'a ilk golü atan var,en çok gol atan Fenerbahçeli ünvanını hala koruyan var ,stadın inşaasında büyük destek olan var , 5 kupa kazanan takımı kuran var,yöneticilik döneminde maçlardan önce iki rekat namaz kılan var...

"Oğlum/kızım desteğinizi eksik etmeyin" derlerse söz vermekte de fayda var...

25 Aralık 2012 Pazar günü Kadıköy meydanındayız,sözümüzün arkasındayız !

19 Aralık 2011 Pazartesi

Şu Fenerbahçeliler Adam Olmaz !

Her gün gazetelerde hava durumu,döviz fiyatı ,namaz vakitleri ve gazetenin künyesi gibi değişmez bir şekilde "Fenerbahçe'nin Şike Belgeleri" yayınlanmıyor mu ? "Sezon Sonu Düşme Kesin" haberleri yok mu ? Sizin okumanız yazmanız yok mu ?

Ana haberlerde ,spor programlarında her gün yeni bir delil ,itiraf çıkmıyor mu  ? Yüzünüz kızarmıyor mu bu ahlaksızlıklara ?

Koskoca başkanlar, iş adamları ,gazeteciler ,spor adamları onca tecrübeleriyle görmüşler biliyorlar ! Geçen yıl en az 6 maçı hilleyle, şikeyle almışsınız ! Rakiplerin rakiplerine çantayla , torbayla teşvik primi yollamışsınız. Hepsine yalan diyebilir misiniz ? Bak hala biz o maçları seyrettik diyorsunuz ! Nerenizle seyrettiniz ? Bırakın şu duygusallığı !

Hah,işte en büyük yalan ! "Şike için futbolcu-hakem olmalı ,var mı ?" diye soruyorsunuz.Okuyun iddianameyi , telefon konuşmalarını ! Her şey o kadar açık ve yalın ki futbolcuya hakeme gerek bile kalmamış ! Uefa ne diyor "en küçük bir şüphe varsa diyor"...Şüpheyi savcılık 400+7000 sayfada gerçeğe dönüştürmüş !

Mafya lideri adamları korumaktan vazçemiyorsunuz değil mi ? Çünkü yıllardır bütün başarılarınızın böyle geldiğini sizde biliyorsunuz.Sizler Aziz Yıldırım'ın mafya düzenine parayla bağlanmış maşalarsınız, yolunacak kazlarsınız, zavallılarsınız ! Beşiktaş gibi "aklanın da gelin" bile diyemediniz !

Bak hala bir de "bizi şampiyonlar ligine almadılar" diyecek kadar basiretsizsiniz ,körsünüz ! Ülke futbolu batardı 8 yıl men olurdu haberiniz var mı  veya umurunuzda mı ?

Sanal kahramanlar yaratıyorsunuz .Örnek mi ? Al işte Aykut Kocaman ! Öyle dirayetli ,böyle ahlaklı diyorsunuz.  Başkanınız var ya ,geçen yıl şike yapmış diyoruz şike ! Almıyor mı fındık beyniniz ? Aykut Kocaman "evet yaptık diyebiliyor mu ?" Yok nerede ,keşke diyebilseydi,keşke dünya 3.sü Milli takım teknik adamından ders alabilseydi... Şampiyonluğu elinden alınan adam yanına geliyor ,o kerhen elini sıkıyor !

"Bu yılda aynı başarımız devam ediyor bu da mı şike ?"  diyen yüzsüzlersiniz sizler ...Geçen yılın travmasını Türk futbolu atlattı mı ? Siz mağduru oynuyorsunuz diye hakem toleransı ,acıbadem destek hattı yanınızda ! Play-off'da göreceğiz ak koyun kara koyun...

Başbakan da federasyon başkanı da ,tahkim kurulu başkanı da Fenerbahçeli siz hala "üzerimize oyunlar oynanıyor" diyorsunuz ! Kim oynuyor kim ? Bırakın bu komplo teorilerini...

Şu pozisyona bakın da utanın diyeceğim ama sizde utanma arlanma nerede ?
Gökhan rakibi ve hakemi aldatmaya yönelik hareketten 1.sarı kartı ,hakeme fiziki temastan 2.sarıyı almalı,zaten sarısı da var.3.Sarı kart yani ! Ama oyundan atılan zavallı Aykut ! Geçen yıl Ankaragücü maçınızı ayarlayan Cüneyt abiniz görev başında !

Bunları okumak zorunuza mı gitti ?
..
..
..
Tuhaf değil mi ?
Gitmiyor, alıştık. 6 aydır böyle yaşıyoruz.

Kabul çok yıpratıcı !

Hatta ne yalan söyleyim ,bırakıp ilgilenmeyelim diye aklımıza da gelmiştir,geldiği hızla da gitmiştir.Çünkü Don Henley abimiz ne demiş Hotel California da ?

You can check out any time you like
But you can never leave !

Bir soru da bizden gelsin :
"Biz bize yeteriz " deyince çok bozuluyorsunuz değil mi ?
Şu Fenerliler çok megaloman !

13 Aralık 2011 Salı

Karan-Küre-Şike

Ümit Karan'ın futbol kariyerinde ligde en çok gol attığı takım kimdir ?

Doğru,Fenerbahçe ! 29 maçta 11 gol !

Hem de öldürücü goller,hem de Galatasaray formasıyla goller...

Altı ay önce falcının biri kristal küresine bakıp  "Ümit Karan şike yaptığı iddiasıyla  tutuklanacak,sonra tahliye oldu diye sevineceksin" diye bir Fenerbahçe taraftarına gelecekten haber verse parasını alamazdı kesin ama bir de "hastir lan" diye küfür yerdi...

"Bizimkiler niye içeride ama o dışarıda ? " diye de düşündük elbette.

Gözümüz daha bir açıldı,bilmediğimiz konuları araştırır olduk...Bizden kavramını epey genişlettik...

Neyse kristal küre denince aklıma son sürat Styx'in o doyumsuz şarkısı Crystal Ball geliyor .
Ne diyor orada :

My heart is breaking, my body's aching

And I don't know where to go

Sağlam durmak gerek.

İslam Çupi'nin zor zamanlarda aklımıza gelen sözlerinden birini ,evet onu  bir kez daha yazmak gerek:

"Bekleyin (Dayanın) Sarı Lacivert Askerler,Tezkereye Az Kaldı "-İslam Çupi

6 Aralık 2011 Salı

Bu maç o maç !

"Galatasaray'ı yenelim,gerisi önemli değil" diyen kalabalık bir Fenerbahçeli grubu vardır.

Eski bir kafa diyebilir miyiz.Evet deriz...

"Ne demek Galatasaray'ı yenelim yeter,önemli olan yarışı birinci bitirmek" cevabı ile karşılırlar.

"Galatasaray'ı yenince kupayı vermiyorlar,örnek mi al sana 2005-06 4-0'lık maç" denir ve o kalabalık grup bir anlık susar...Sonra tekrar başlarlar,"Şampiyon olmak mı Galatasaray'a ...mak mı" dersen biz ikincisini seçeriz derler...

Konu Galatasaray ile ilgili olsun olmasın yapılan tüm haksızlıklara sahada cevap vermek için,her daim federasyonun/medyanın meydan okumasına karşılık vermek için ve daha iyi olduğunu bir kez daha kanıtlamak için bu maçı kazanmalıyız diye düşünürler...

Bu defa maç farklı !

Fener kesin düşer fetvacısı,şikecileri koruyorlar borazancısı her şey uzmanı  ikizlerinin kendilerine ve sahiplerine cevap , şampiyon biziz diyen nüktedan başkana cevap , jurnal ekibine cevap , kara hormon'a cevap ,mektupçulara cevap ,5 aylık gazete haberlerine tek tek cevap,kupa iadecilerine cevap, ateş üfleyicilere cevap, kongrede ihraç edemediklerimize cevap  ...liste çok kalabalık.

Çaycı Akif'e Sevgilerimizle
O kalabalık , "haklılık tek bir maçın sonucu ile mi ölçülecek,kazanmak da var kaybetmek de" sözüne itiraz etmez.Etmez ama yine de böyle hissederler.

O kalabalıktan biriyim.
Saygımız rekabete,sevgimiz Fenerbahçe'ye.

Bu maç o maçtır !
Yap şikeni güldür sevenlerini...

16 Kasım 2011 Çarşamba

36.Hafta

İddianame ne zaman açıklanacak, içinde neler olacak ?

Merak edilen bu sorunun cevabı henüz yok ama bilen çok !

Süreç başladığında 12 Takım düşer derken ,bu sayı sonra 6’ya indi sonra da 3’e…Sürekli yarıya iniyor demeyin…Şimdi teke indi bile ! Nasıl mı ?


Uzman(!) kişilere göre Beşiktaş Kupa’da manipülasyon yapmış, sonrasında kupasını da iade etmiş...Yani bu önemli duruş(!) sonucu kendi kendini aklamış…Nefis !


Trabzonspor teşvik vermeye teşebbüs etmiş, iş olmamış, Trabzon’da vazgeçmiş.

Yani şöyle bir muhabbet olmuş…”sizin maça teşvik vereceğiz-Yok abi kabul edemeyiz—Lütfen ama-Yok kesin olmaz-Peki pişmanım vazgeçtim, unutalım bunları” Bu durumda Trabzon’a ceza verilemez tabi, yerine Şampiyonluk kupasını vermek gerek !

Ulema Eskişehir ve Sivas’ında ceza almayacağını söylüyor…Peki !

İlginç takım Mersin idman Yurdu…En baştan beri “Abi Mersin kesin düşer” deniyor ama niye, ne yapmışlar bilen yok… Mersin cephesinin de siyasi defans hattı güçlü ! Malzemeci,geçen yılki masör falan birine ihale yüklenir ve koskoca Mersin’e mal edilemez !

Üzgünüm ama bu durumda sadece Fenerbahçe ceza alacak gibi duruyor ! Kendi kendine şike yapan takım olarak bir ilki daha başaracak gibi duruyoruz !

Her ne kadar “Fenerbahçe taraftarı gerçeklerle yüzleşsin” tavsiyesini yapan ısmarlama gazeteciler olsa da futbol camiasının kapalı kapılar ardında “aman abi Fener’i düşürmeyin,ölürüz biteriz” diye yalvarmalarını bilmeyen de yok…

“Fenerbahçe büyük camia, bir iki yöneticinin yaptığı hatalar camiaya mal edilemez” diyerek “ver kurtul” formüllerini üretenlere cevabını camia Topuk Yaylasında, Bağdat Caddesi’nde, Metris Konvoyunda , Kongrede verdi : Yemezler !

Maçları seyrettik, Fenerbahçe’ye aslan kesilenlerin Trabzon karşısına bezgin ishal kedi gibi çıktıklarını gördük bu bir. İkincisi “yayın yasağı” gelince bazı kulüplere ait telefon konuşmalarının yayınlanmadığını da biliyoruz…Duyduk ki bu kayıtlar silinmişler, kaybolmuş falan ama …Yemezler !

Deliller ve gerçekler yerine gazete manşetlerinin süreci belirlediği 4 ay geçti…

Emin olun “vay vay vay,şikenin yeni belgeleri…Fenerbahçe bitkisel hayata girdi…ve şike Kare kare belgelendi” gibi yeni manşetler hazır… Adı açıklanmayan gizli tanıklara, Fenerbahçe muhalefeti (!) ‘nin birleştirici mesajlarına da Fenerbahçeliler hazır olmalı !

Net, iddialar çok ağır olur .

TFF “sezon sonu dememiştik, sene sonu demiştik, pıromtır hatası” falan der…
Puan silme veya diğer takımlara puan ekleme kararları bile alınabilir…

#dahayenibasliyor

36.Haftaya hoş geldiniz !

37. haftaya girerken de lider değişmez…

2 Kasım 2011 Çarşamba

Nothing Else Matters...


Erkek,sağ ayak ,43-44
Bizim statta bu olay olsaydı diye düşünmüşseniz ve aklınıza Aziz Yıldırım geldiyse, tek ayağında çorapla çıkanı kameralardan aratacağını, hatta Cindrella'nın pabuçu masalındaki gibi gerekirse o ayakkabıyı maçtan çıkanlara tek tek deneterek giyeni bulduracağını ,o faili merkez kabul edip çizilecek 2 metrelik bir dairenin içine girenlerin de kombinesini iptal ettireceğini , ardından Fenerbahçe forumlarında kendisine "diktatör" deneceğini de düşünmüşsünüzdür...Ben düşündüm...

Hatta bir gün sonra "bir başkan bu detaylarla uğraşmamalı" diye ahkam kesenlerden olabileceğim de aklıma geldi...
..
..
"Başkana bu kadar bağlılığı anlayamıyoruz" diyenlere dert anlatmayı çoktan bıraktık...

Fenerbahçe kongre yapsaydı,bu duruma düşmezdi diyenlerin bir zamanlar "başkan adayı" olduğunu ve o günlerde "Aziz Yıldırım'dan daha iyisini yapar,baksana voleybola ,yürüdü gitti..." diyenlerin gülerek "direkten dönmüşüz be abi" dediklerine de şahit olduk...
..
..
Haklı olmak ve haklı kalmak benzer ama iki  farklı kavramdır sözünü sık düşünürüm.
Bulduğum örneklerin zaman içinde "haksız" duruma düştüğüne çok şahit oldum...

Aziz Yıldırım'ın sıkça "Haklı Kaldığını" bugün daha iyi anlayanlardanım...

Bekliyoruz,ne kadar uzun sürecek bilmiyoruz...

Nereden aklım geldi bilmiyorum,malum aklımız çok dalgalı...Hatta yazarken zihnimdeki orkestrada Erol Evgin "nerden aklıma geldi kimbilir..." diye söylüyor...Aşağıdaki fotoğrafa bakınca zihindeki gizli orkestrada sırayı o meşhur TRT deyimiyle "Metallica ve arkadaşları" alıyor :

So close no matter how far

Couldn't be much more from the heart

Forever trust in who we are

And nothing else matters


11 Ekim 2011 Salı

Dağa Taşa Yazdık Adını

Yolunuz Bayırköy'e düşerse ,dağa yazılan o F.B. yazısını görürseniz ,göz pınarlarınızdaki yaşları geri iterek arabadan inip fotoğraf çekerseniz ,

BİLECİK-BAYIRKÖY İLÇESİ-2011
Fotoğrafı çekerken aklınıza TRT'nin 1988-89 Şampiyonluk Programı görüntüleri gelirse ,İstanbul'a dönünce onu da bulursanız
TRT'nin 1988-89 Şampiyonluk Programından...
O ŞANLI F.B. görüntüsüne uzun uzun bakar ve 101 günlük bağlılık sınavını yıldızlı pekiyi ile geçen ve ezberi bozanlara ne yazsam diye düşünürseniz ve  aklınıza İslam Çupi'nin "Sarı Lacivert Masal Kahramanları" sözü gelirse, "o yazıyı da bulmalıyım" diye not alırsınız...

30 Eylül 2011 Cuma

Omuzlara Tüneyenler..

Değerli arkadaşım Ersin Akköse'nin (Mr.Big)  yıllar öncesinden o muhteşem yazısı.

Bizleri omuzlarında taşıyanlara saygıyla,sevgiyle ,rahmetle...


Mahallede 2 taş arasından top geçirmecenin adı futboldu benim için...

Kocaman toz-toprak içerisinde bir o yana bir bu yana deliler gibi koşar Abdullah amcanın tulumbasından su çeker kana kana içerdik...

Yorulmazdıkta vesselam...

Biraz soluklandığımızda maça devam....

Bayrağına maçlar yapılırdı abiler tarafından,maçı kazanan bayrağı kapardı....

Oturur aşşağı mahalleyi yenmesini beklerdik ağabeylerin.....

Bu top denen merete bebekken tutulmuşum....

Ne kadar zırlarsam zırlayayım kucağıma verildiğinde anında kesermişim sesimi,bizimkilerde kolayını bulmuş ağzımı açtığımda yetiştirirlermiş hemen......

Önceleri maça gitmek düğüne dernege gitmek gibiydi,çok özel günlerdi...

Bayram namazına kalkar gibi olmasada erkenden çıkılırdı evden....

Üsküdar meydana geldiğimizde babam ve mahalle arkadaşları eski Hacıbaba Restorantta şef olan İsmet amcam ve 2 tane dolmuşçu arkadaşıyla buluşurlar (isimleri hatırımda değil ama kulakları çınlasın) Fenerbahçelilerin kafalarında bezden şimdikilere göre dandik sayılacak bez yada kartondan şapkaları ve çizgili sol üst köşesinde Türk bayragı süslü Sarı-Lacivert bayraklarıyla bekleştiği motorlara doluşurduk....

İlk formamı amcam getirmişti hiç unutmam....

Üzerimde sarı-lacivert formanın verdiği sevimlilikle gelen giden hangi takımı tutuyorsun söyle bakim,formanda numarada yok sen kimsin söyle bakim,kalecimiz kim söyle bakim diyerek soru bombardımanına maruz kalırdım.

Aileden gelen bir gelenek bizimkisi....Onun büyüğüde Fenerbahçeli,babamın ufağıda....

İnönü stadına yakın yere gelindiğinde motorla stadın etrafındaki duman ve köfte kokusu heryeri kaplamış olurdu....

O zamanın şartlarında saatlerce kuyruklarda beklenir,kapıların açılması öğleden sonraları bulur,güneşin altında eski maç muhabbetleri döner dururdu....

Muhakkak ama muhakkak sıraya yakın olanlardan birisi:

- Abi yanında çocuk var sen buraya gel.. der sıranın başına alıverirdi bizi...

İçeri girildikten sonra babamın ``Oğlum dur`` demelerine aldırmadan hadi hadi diyerek koştururdum, sahayı ve gerçekten taş olmayan kaleleri görebilmek için....

Benim 2 kafam büyüklüğünde kağıttan şapka kafama otutturulur ve elime eskilerin ``Ah Ulan`` diyeceği ortasında 20 gram peynir olan pide ve ayran tutuşturulup maç saatini beklemem istenirdi...

Büyük bekleyiş sonunda kızılca kıyamet kopar ve takım sahaya ısınmak için çıkardı ve ben ya babamın yada amcamın omuzuna tüneyiverirdim......

--Cemil hangisiydi ?

--Şu oğlum ...

--Hangisi yaaa ?

--Oğlum orda bak bizi alkışlayan.....

Ve maç başlar ben babamın yada amcamın omuzunda sorgu sual etmeye devam ederdim....

--Alparslan hangisiydi amca?

--Golü Cemil attı değil mi?
...........
Bir çocuğu maçta yanında bulundurmak Dünyanın en büyük keyiflerinden birisiymiş....

Onun elinden tutmak,onun yiyeceğini almak,onu hacete götürmek,gol olduğunda yüzündeki o gülümsemeyi görmek.....

Bunu yeğenimi ilk maça götürdüğümde ve omuzumda taşıdığımda anladım....

Yarın stadda eminim ki benim gibi,yeğenim gibi,senin gibi babasının,dayısının,amcas ının omuzunda tüneyenler olacaktır....

Ne olur futbolcu kardeşlerim , minicik yürekleri Fenerbahçe sevgisiyle dolu bu çocukları yarın o staddan boynu bükük,mutsuz göndermeyin....

İyi başlayın,allah güç kuvvet versin sonuda iyi olsun.....

Yarın o stadda sizi omuzlara tüneyen onlarca çocuk seyredecek.....

Bu başlangıç onların olsun.....

Saygılarımla.........

(Mr.Big) Ersin Akköse

2013 notu: Evladıma Miras Bu Sevda Kitabında ilk gidilen maçlar bölümüne bu adı verdik ve bu yazıyla başladı .

23 Eylül 2011 Cuma

Peki ben ne yapabilirim ?

7 yaz önceydi...Bir grup Fenerbahçeli arkadaş şampiyon bitirdiğimiz sezonun sonunda yaz tatili dönüşü toplandık,güldük yedik içtik...Sonra klasik "ben şu anda yönetici olsam" veya "ben başkanın yerinde olsam" ile başlayan cümleler kurduk...Transfer politikası,Fenerbahçelilik, formaya yıldız takmama , kulübü halka açma vs anlattıkça anlattık...İyi fikirlerde çıkmıştır...

Çok sevdiğimiz bir abimiz bu "ben olsaydım şöyle yapardım" sözlerine karşı çıktı.Fenerbahçe'ye hizmet için yönetici,başkan,kongre üyesi olmaya gerek olmadığını söyleyip "mesela benim elimden gelen bir karikatür çizmektir, ben de onu çizerim" dedi.

Düşündüm haklıydı...
Bu arada o çizmeye devam ediyor :-)

3 Temmuz'dan sonra kesinlikle haklı olduğunu biliyordum.
Elimizden ne gelirse diyorduk...Neredeysek ve elimizden ne gelirse.

Tereciye tere satmak niyetinde değilim,bu yazıyı okuyan çoğunluk da (hepsi değil) Fenerbahçeli.
Bireysel olarak ne fedakarlıklar yapıldığını biliyorlar...

İstanbul dışında yaşayan yıllardır görmediğimiz dostlarımız arayıp "ben ne yapabilirim ?" dedikten sonra , iş yerinde ,tatilde ,kahvede ,komşuda ,aile içinde Fenerbahçe'yi nasıl savunduklarını söz getirtmediklerini de anlatmayı ihmal etmiyorlardı...

Fenerbahçe bu işten 0 ceza ile çıkacak diyordum,diyorduk...

Ancak CL'ne kazananın değil,seçilenin gideceği haberi hepimize net bir gol oldu...0-1
...
...
Manisa maçına gidenler içinde , çamaşır asarken mandalları sarı-lacivert seçen,okula gönderdiği kızına fenerium beresini takan ,işyerinde "sen ne anlarsın futboldan " bakışlarına gülüp cevap vermeyen , eşi maç seyrederken bulaşık yıkayan ama ara sıra salona gelip "kaç kaç" diyen ,kanaryasına bir futbolcumuzun ismini veren  , futbol-basketbol-voleybol ayırmadan maçları kaçırmayan hanımlar olduğu gibi "Fenerbahçe'nin durumu ,3 Temmuz süreci" gibi kavramlara uzak, ilgisiz hanımlar da olabilir...Hatta gelenler içinde, slogan olarak hiç sevemediğim "Bir gün herkes Fenerbahçeli Olacak" sözünü doğrularcasına  başka takımları tutanlar da olabilir...


Oraya gelenlerin ezici çoğunluğu bizim abimizin dediği gibi "peki ben ne yapabilirim ?" diye kendine sormuş ve cevabını  maça giderek vermiştir desek hatalı olmaz...

Okulda,iş yerinde, vapurda , yolculukta, kongrede , maçlarda ,kulislerde ,internette ,gazetelerde ,komşu sohbetlerinde hepimizin kız erkek "elinden gelenler" var...

0-1 oldu demiştik ya ,belki 0-2 de olur.
ama maç 4-2 biter...

20 Eylül 2011 Salı

Baltayı Taşa Vurmak

"Fener ile Kimse Başa Çıkamaz" tezahüratta kalan bir söz değil...

                                


7'den 77'ye,erkeğinden kadınına...

#dahayenibasliyor diyerek tüm belden aşağı gayretlere gelişine voleyle  meydan okuyan...

"Yıkılmayan Son Kale..." diye bağırarak ,bölünmeyen tam tersi safları sıklaştıran...
..
..
Baltayı taşa vurdunuz,kabul etmek gerek !

16 Eylül 2011 Cuma

Suyun öte yakasından bir hikaye

Dün Gevrim'in Üsküp hikayesini  bloga yazdık
Suyun diğer yakasından bir hikaye de benden...

2004
Kızımızın doğmasına az kalmış.

Bakıcı adayları var.

Hanım tek tek görüşüyor,referanslarına bakıyor,referanslarını arıyor,"ben evde yokken acil bir durum olsa ilk yapacağınız 3 şey nedir-çocuğun ateşi aniden yükselirse ne yaparsınız (ilaç veririm diyen eleniyor,doğru cevap sizi ararım olacakmış..)" gibi sorularla kadınları terletiyor...

Bir gün Bulgaristan Türk'ü,  kırmızı yanaklı ,50 li yaşlarda bir teyze geldi.
Hanım tüm soruları sordu.
Sonra Oğuz Çetin'in kafasına vuran Fatih Hoca şeklinde bana dönüp "sen de soru sor!" dedi.
Hanım her şeyi sormuş zaten ne sorayım.

Şaka değil, sohbet açayım diye "Hangi takımı tutuyorsunuz ? "dedim...
Hanımın o andaki bakışı bana şu fotoğrafı hatırlattı :


Teyze durdu ve şöyle dedi :

"Ben takımdan toptan anlamam...Benim Rahmetli babam ve dedem Türkçe'ye çok önem verirlerdi.Bizi Türk gibi büyütmek için çok uğraştılar.O zamanlar yasak Türkçe,Türkiye bile dedin mi Bulgar bozuluyor,sana vatan haini diye bakıyor... ama akşamları dedem hepimize Türkçe kitaplar okurdu,sonra da bize okuturdu.Türkçe kitap sokmak da yasak...Babam ve Dedem İstanbul'a kaçak olarak gitmişlerdi .Rahmetli babam ben istedim diye koynuna saklayıp bana iki kitap getirmişti biri Tuna Nehri Hikayesi diğeri ....  Sonra Ziya Gökalp'ın kitaplarını getirtmişti bir komşumuz...Babamlar bir de Atatürk'ün resmini getirmişti,yasak ama duvarımıza astık...Dedemler Sultanahmet Camii'sinde namaz kılmışlar,bize caminin kartpostalını getirdiler...Ben de ,benim çocuklarımda Türk gibi büyüdük,Türkçe'yi hiç unutmadık...Neyse uzatmayım ,hem dedem hem babam Fenerbahçeliydi...Atatürk'ün takımı derlerdi...Ben de anlamam toptan ama Fenerbahçe'liyim"

Teyze sözlerini bitirdi,sohbet açayım demişim ama gözler doldu ve koşarak mutfağa gittim
Hanım yanıma geldi "ne diyorsun ?" diye sordu.
Benim insanları bir bakışta ,iki sözde tanıdığıma inanır...
Hemen alalım bu kadını dedim,aldık...

Aradan 2-3 hafta geçti bir telefon geldi..."Hastamız var ,3 günlüğüne memlekete gidiyorum,hemen dönerim" dedi,dönmedi...
Ondan sonra bir çok bakıcı çalıştı,çoğunun akrabası hastalandı,dönemediler...

Sebile Hanım'dan bu hikaye de bize kaldı !

Meraklısına not: Diyecekseniz, "yahu kadın sizin evde görmüştür bir poster,bayrak .Onun için böyle bir hikaye anlatmıştır".Belki de ama hikaye güzeldi...

15 Eylül 2011 Perşembe

Bir Gün Kala :Üsküp'ten İstanbul'a 75 Yıllık bir hikaye

Aşağıdaki hikaye gerçektir,yazarı da bir dostum.
Yıllar önce fenerlist'e yazmıştı bu hikayeyi.
Müsadesini istedim, Todori'de lakerda  ve bir ufağın yarısına anlaştık...
***
1930 ların ortaları

Yer Üsküp, Makedonya.

Beş yaşlarında sarı saçlı küçük bir çocuk babasının eline yapışmış koşa koşa bir yere doğru gidiyorlar..Çocuk o günü hayal meyal hatırlıyor.Babasının yüzünü de puslar içerisinde......

Babası diyor ki;Bizimkiler geldi,top oynayacaklar seni oraya götürüyorum.Çocuk bizimkilerin kim olduğunu anlayamıyor, soruyor....

Kim bizimkiler baba....

Mustafa Kemal'in topçuları oğlum...diyor baba…Çocuk bu ismi duymuş ama kimdir bilmiyor..

Tek bildiği çok yakında bütün aile Türkiye’ye göç edecek.Ve babası annesine hep aynı şeyi söylüyor...."Tren Edirne'den girer girmez çarşafını pencereden atacağım"

Çünkü bölgedeki Türk nüfusu hala Osmanlı kalıntısı ve Anavatan’da olan biteni hararetle takip etmekte..Ama Müslüman oldukları için hala çarşaf altında..

O gün " Bizim topçuları" seyrediyorlar büyülenmiş bir şekilde.Çocuk o günü kafasına kazıyor.Her saniyesini.

O dönem bölgenin yönetimi Kral Alexander diye bilinen birinde..

Ve babası bazı geceler nerden geldiği belli olmayan bir takım adamlarla dışarı çıkıp bir iki gün sonra dönüyor..Babasını sorduğunda, “işi var gelecek” diyorlar..

Pasaportlar hazırlanıyor, eşyalar toplanıyor, denkler kapıda.Trenle Selanik’e oradan gemiyle İstanbul’a gidilecek.

Babası tekrar bir gece ortadan kayboluyor.Gitmeye bir gece kala..

Ve bir daha hiç dönmüyor.

Cesedini sabah buluyorlar,başından vurulmuş.Tek atlı arabası yol kenarına devrilmiş.Bulan, onu aramaya çıkan babasının en yakın arkadaşlarından biri..

O arkadaşı annesiyle heyecanlı heyecanlı konuşurken hatırlıyor. Sonra da taşıyabildikleri her şeyi telaşla trene yükleyip yola çıkışlarını...

Zaman geçiyor..

Çocuk babasız geçen her günü yudum yudum çekiyor.İçinde hep yeri dolmayan bir baba hasreti..

Babasını özlediğinde ondan tek hatırladığı şeye sığınıyor.

Bizim topçulara..

Çünkü o topçular onun babası ile arasındaki tek hatıra..O gün gördükleri,o renkler.Ve o renkler arasında babasının hayal meyal yüzü..

Aradan yıllar geçiyor.O renkler artık çocuğun babası olmuştur.Baba hasretini Dereağazında tahta perdelere tırmanarak dindirmeye çalışıyor.O zaman tanışıyor o Kanarya sarısı kaleci kazağıyla..O kazağı takip ediyor Dolmabahçe Stadında...

Yıllar sonra bir kızla evleniyor.Hani o babasını sabah bulan en yakın arkadaşın kızıyla..

Bir gün doğduğu yerlere gitmek istiyor.Artık büyümüş kocaman olmuştur.Çocuk sahibidir...

Aile büyüğü diye bildiği herkes önüne yatıyor... “Ne olur gitme seni de öldürürler....”

Anlamıyor, bağırıp çağırıyor..

En yakın arkadaş bakıyor ki olmayacak, alıyor karşısına.

O zaman anlıyor ki ,babası ve o en yakın arkadaş Türkiye’den bazı görevlilerle görüşürmüş.Ve Anavatan’a göç etmek isteyen ama şu veya bu sebeple izin alamayan bazı kişilere yardım etmekteymiş. Kemalciymişler..

O yüzden çarşaflar trenden atılacakmış..

Ama kralın adamları anlamışlar olayı,bir gün kala yok etmişler "çete reisini"...bir gün kala..

Kala kala tek bir hatıra kalmış geride babasından, hala bugün bile 75 yaşında peşinden gözyaşı döktüğü Kemalin topçuları..

Puslar içerisinde hatırladığı babasının yüzünü aydınlatan sarı ve lacivert bir ışık..

O beş yaşındaki çocuk benim babamdır..En yakın arkadaş da dedem, annemin babası..

Fenerbahçe gol attığında, gol yediğinde, maç kazandığında, maç kaybettiğinde içinde herkesin ağladığı tek ev bizim evdir..

Fenerbahçe bizim evde hep "bir gün kala" dır..

Şampiyon olsa ne olur,olmasa ne olur.

Ben Fenerbahçe’yi tartışmam.......tartışamam.

Gevrim

13 Eylül 2011 Salı

Yel değirmenleri ne tarafta ?

"Figüran mıyız sahip miyiz ?" sorusu hatalı.
Neye göre figüran kime göre sahip ?

"Her şey bu kadar basit olamaz..."
İşte , hayal gücünüz fazla mesai yaparak çalışmaya başlıyor.
Böyle olduysa bence şöyledir,şu dendiyse nedeni kesin budur.

Sonra,  hayal gücünüzün ürünlerini paylaşınca " elbette " diyecek dostunuz çok.
Ayrıca teselli ederken söylediklerinize inanan kocaman bir kalbiniz,kalpler var.

"Çok canım sıkkın" sözü ağzınızdan kaçarsa size "hayırdır ne oldu ? " diyecek kişiye bakıp duygularınızı anlayabilecek mi diye tartmak artık çocuk işi...

Ya "yok bir şey ya,öylesine sıkıldı işte" diye beylik bir laf geliyor.
Ya da bir şey söylemenize gerek kalmıyor.


Fenerbahçeli olmak çok zor,kalmak da ...

"Biz bu oyunda yokuz" derken tarafları bile bilemediğiniz duygusuyla mücadele etmek zor.

"Bunlar birer strateji oğlum,kafayı çalıştırın..." sözlerine hak vermek kolay, inanmak zor.

Ve kimseye kızmaya hakkımız da yok !
Çok net biliyorum bekara karı boşamak kolay,taşı elinin altına sokmak zor.

Neyse,uzuyor ve toparlamakta zorlanıyorum ama neyse ki beni anlayan çok kişi var ...

Fenerbahçeli olmak zor ,kalmak da...

5 Eylül 2011 Pazartesi

30 Ağustos 2011 Salı

GİDENLERE SELAM OLSUN FENERBAHÇE BAKİ KALIR.



Zor günler yaşıyoruz. Hergün yeni bir darbe ile sarılıyor belki de bazılarımız inancımızı kaybediyoruz. Gelecek kuşaklara sevdamızı miras bırakmak istiyorsak bu savaştan vazgeçmeye hiçbirimizin hakkı yok. Pes etmek Fenerbahçeli'nin geleneğinde asla yer almaz. Kendisine Atatürk'ün takımı diyen, Atam İzindeyiz diye haykıran bir takımın taraftarına Pes etmek yakışmaz.
Fenerbahçe tarihinde pekçok kez, güç odakları tarafından ele geçirilmeye, çalışılmıştır. Her seferinde de kendini büyük gören bu güçlerle savaşmış ve sonunda zafere ulaşmasını bilerek bugünlere kadar gelmiştir.

İşte size Tarihimizden Altın bir sayfa..

İttihat ve Terakki yılları..
Fenerbahçe sevgisinin dalga dalga yayılmakta olduğu yıllardır. O sezon Fenerbahçe şampiyon olmuştur.
Halkın futbola ilgisinin, kitleleri kontrol edebilmek için iyi bir araç olabileceğini fark eden Talat Paşa Fenerbahçe'yi ele geçirip Başkan olmak ister.
En yakın arkadaşı ve akıl hocası Kara Kemal, Paşayı uyarır:
"Haklısın. En iyisi Fenerbahçe başkanı olmak; lakin bu iş kolay değildir. Fenerbahçe kolay kolay ele geçirebileceğimiz bir camia değildir. Çok büyümüştür. Başında, saraydan çok nüfuzlu kişiler vardır; kulübün fahri başkanı Şehzade Osman Efendi'dir."
Fenerbahçe'yi ele geçirmeye çalışmanın riskli olacağını anlayan Talat paşa, zor günler yaşamakta olan Galatasaray'ın B takımı Progres'i alır ve adını Altınordu olarak değiştirir. Kesenin ağzını açar ne kadar iyi futbolcu varsa transfer eder.
Herkes Altınordu'nun şampiyon olacağından kesinlikle emindir ama Paşa'yı büyük bir hayal kırıklığı beklemektedir. Sezonu Fenerbahçe şampiyon bitirirken, Altınordu 2. olarak kalacaktır.
Koskoca Sultan Abdülhamid'i dize getiren İttihatçı Talat Paşa Fenerbahçe'yi dize
getirememiştir. Kızgın ve öfkelidir. Artık sadece şampiyonluğu değil, Fenerbahçe'yi bitirmeyi de istemektedir.
Karar verilir Fenerbahçe'nin en iyi oyuncuları ellerinden alınacaktır.
Ne istenirse verelim diye düşünen Talat Paşa'nın aklına bir fikir gelir. "Altınordu'lu futbolcular askere alınmayacaktır". Seferberlik yıllarıdır. Herkesin askere çağırıldığı, gidenin dönemediği yıllar.
Bu reddedilemeyen teklif Fenerbahçe'nin 7 futbolcusunun aklını çeler.
Altınordu ile anlaşan Fenerbahçeli futbolcuların geleneklere uygun olarak kulüp binasına gelerek kaptandan izin istemeleri gerekmektedir..
Kaptan Galip'in sözleri bugün de bu kulübü yıkmaya çalışanlara ders olacak niteliktedir:
"Ne siz ne de sizlerin paşaları bu kulübü yıkamayacak. Sizler ve sizler gibilerin üç kuruşluk menfaate eğilen karakterleri ile bu kulüp yaşayacaksa ölsün daha iyi. Ağabeylerimiz ve bizler bu kulübü sizin gibi alçaklara payanda olsun diye kurmadık. Haydi şimdi gidin ve askerliklerinizi Altınordu'nun gölgesinde, saray masalarında yapın. Bu vatan bizimdir.Altınordu sizin olsun"

Elkatipzade Mustafa Bey ile Emen Bey, Saint Joseph'te futbol oynayan ne kadar genç varsa hepsini alıp Fenerbahçe'ye getirecekler, Gelenler arasında Harrington kupasının efsane ismi Zeki Rıza ve Fahir bey de yer alacaktır. Gençlerden oluşan Fenerbahçe, 2 Ekim 1914'ten 12 Kasım 1915 tarihine kadar oynadığı 15 maçın hiçbirinde yenilmeyecektir.

Gidenin ardından göz yaşı dökme değil, başını dik tutup kalanlara sahip çıkma zamanı. Kimsenin güle oynaya gittiğini ya da yönetimin gönül rahatlığıyla bu takımı dağıtmadığına eminim. Şartlar ortada. Nakit akışı durmuş durumda. Bizim desteğimiz çok önemli ama sürekliliği olmayacağı belli. Bir yerden sonra tıkanacak. Bu kulup sadece futbol takımı değil, bir sürü amatör branşı var. Ya çocuklarımızdan, gençlerimizden vazgeçeceğiz, ya da bağrımıza taş basıp, sevdiğimiz futbolcuların Fenerbahçe için gidişlerini saygı ile karşılayacağız.
Bugünleri aşacağımıza adım kadar eminim.. Bize bu acıları yaşatanlarla helalleşmeyeceğiz hesaplaşacağız..
Dilerim o gün yakındır..

NOT: Bu yazının yazılmasında Sarı Lacivert Kurtuluş (Sinan Meydan) ve Fenerbahçe Tarihi (Rüştü Dağlaroğlu) kitaplarından faydalanılmıştır. Yazıdaki resim 1914'de şampiyon olan takıma aittir (http://www.benimblog.com/AliKUTAY/'dan alınmıştır)

28 Ağustos 2011 Pazar

100 yıl öncenin kaptanından selam var...

1910...

İstanbul Birinciliğine ilk kez katılan Fenerbahçe galibiyet yüzü göremeden 5 takım içinde 5.olmuş, Galatasaray'a 7-0 ve 5-0 skorlarla boyun eğmiştir.

Zayıflayan kadro için ışıldayan büyük futbolcu Kaptan Galip (Kulaksızoğlu)'e Fenerbahçe'yi bırakması başka bir takıma geçmesi aksi halde köreleceği söylenmektedir...

Kaptan Galip şöyle der :
-Zararı yok.Zayıf takımımız bu sene gelecek sene yine yenilir.Bu acıları arkadaşlarımla birlikte yine çekerim ! Fakat Allah'ın izniyle elbet bir gün gelecek yenecek kudreti de iktisap eder ve o zaman yine onlarla beraber neşe ve saadet duyarım.

Kaptan takımdan ayrılmaz.
1911-12 sezonunu Fenerbahçe yenilgisiz şampiyon kapatır...

2011'in Kaptan Galiplerine selamlar olsun...

18 Ağustos 2011 Perşembe

47 gündür ruhumuz demir parmaklıklar ardında..



Bugün tam 47 gün olmuş..
47 gündür sadece Fenerbahçe Başkanı ve yöneticileri değil, hepimizin ruhu da demir parmaklıklar ardında..

Bu 47 gün bizi önce ağlattı.. Birkaç gün bu haince saldırı karşısında bocaladık, en küçüğümüzden en büyüğümüze hepimiz ağladık..

Ardından hepimizi eylemci yaptı.. Önce hastanenin, DGM'nin önünde başladık, Topuk'da, Caddede, Köprü'de, Stadda, Metris'de son olarak da Taksim'de haykırdık kah "EN BÜYÜK DELİLİMİZ ALIN TERİMZİDİR" diye kah "FENERBAHÇEME DOKUNMA" diye ama en çok da "ADALET İSTİYORUZ" diye.

Polisin üzerine yürüdük, biber gazıyla tanıştık, metrisin yollarını öğrendik, sahaya girdik, slogan attık, göz altına alındık, Başbakandan fırça yedik ama ne duruşumuzdan ne de direnişimizden taviz vermedik.

Yıllardır görüyorduk ama hiç bu kadar yozlaşmamıştı basın.
Arda arda gelen yalan haber fırtınaları hepimizi kalemşör yaptı. Daha önce Fenerbahçe için 2 satır karalamamışlarımız bile doğrudan hayatımızı tehtid eden bu saldırı karşısında, sosyal medyada birer cengaver kesildik.. Twitter, Facebook, bloglar, bulduğumuz her forum bizim savaş alanımız oldu..

Ardından hukuk diliyle saldırmaya başladılar. UEFA en ufak şüphede düşürürmüş, Tahkim Allah kelamıymış, 16 Nisandan önceki şike değilmiş..Bu seferde hepimiz hukukçu olduk.. 6222'yi yaladık yuttuk.UEFA tüzüğünü ezberledik, CAS'a nasıl gidilir doktorasını yaptık.

Bütün bu süreçte hep dik durduk, safları sıklaştırdık, daha da önemlisi, gerek Fenerbahçe camiasında, gerekse özel hayatımızda Fenerbahçe'ye saldırmak için fırsat kollayanları belledik ve safraları attık..

3 Temmuz sabahı düşündüğüm tek şey vardı "Gelecek kuşaklara ne bırakacağız" Bugün biliyorum ki gelecek kuşaklar 3 Temmuzla başlayan bu dönemi Fenerbahçe tarihinin altın sayfalarından bir olarak anacak.. TERTEMİZ İSYANIN ZAFERİ..

Fenerbahçelilik ruhu hep var olduğuna inandığımız ama bizim kuşak tarafından maçlar dışında test etme imkanı bulmadığımız bir fenomendi.. Bu 47 günde "Son sözümüz Fenerbahçe" diye bağırdığımız, "Evladıma miras bu sevda" diye adına şarkılar yazdığımız sevdamızın bir masal değil gerçek olduğunu hem kendimize hem de bütün dünyaya ispatladık...

O sözleri tribün marşı zannedip bize saldıranlar bugün yanlış yaptıklarının farkına varıyorlar. Bana "hepiniz anarşistsiniz" diyen polise de dediğim gibi "Hayır hepimiz Fenerbahçeliyiz, siz Fenerbahçeli olmak ne demek bilmiyorsunuz, anlasaydınız bize saldırmazdınız, ama yakında anlayacaksınız".

Tıpkı 70 gün sonra kulübü açmak zorunda kaldığında "ülkelerini işgal ettik bu kadar tepki göstermediler" diyen General Harrington'un da dediği gibi.

Hep düşeceğimizi, bir süre sonra vaz geçeceğimizi, umutsuzluğa kapılıp teslim olacağımızı zannedenler bizim "Biz bu kulubü alçaklara payanda olsun diye kurmadık" diyen Kaptan Galib'in torunları olduğumuzu unuttular..

Maça 1-0 yenik başladık.. ama şu an maç 1-1 tıpkı Harrington Kupasındaki gibi.. 2-1 olmaya az kaldı.. İnanmaya, direnmeye, içimizde var olan Fenerbahçelilik ruhuna güvenmeye devam...

Şimdi bir asır kadar uzak gelen şampiyonluk kutlamasında Aziz başkanımızın da dediği gibi "ZAFER İNANANLARIN OLACAK"

11 Ağustos 2011 Perşembe

Kendi Küçük Kalbi Büyük Fenerbahçeliler

Onlara anlatmak zor.
Onların anlatması kolay...


Annelerine ,babalarına, teyzelerine ,amcalarına moral veren tüm büyük yüreklere selam olsun...

5 Ağustos 2011 Cuma

Savcılar skoru mu sonucu mu biliyorlarmış ?

Şike soruşturmasının savcısı olan abilerimiz ,soruşturmanın hemen başında ne gerek varsa "Fenerbahçe'nin son 5 maçının skorunu/sonucunu biliyorduk,gülerek seyrettik" demişlerdi.

Önce gülmek iyidir,Allah ağlatmasın ama takıldığımız nokta farklı.

Savcılar maçlarının sonucunu biliyorsa ve bildikleri için keyiflenip gülüyorlarsa ,bizim küçük oğlan anaokulunda bulutlar sınıfında okuyor.Hukuk okumadan ,tapeleri dinlemeden ,fiziki takip yaptırmadan son 5 maçı Fenerbahçe kazanır diyordu.Yani çok önemli bir öngörü değil...

Ancak skorları biliyorduk diyorlarsa iş değişir !

1-0,2-0 falan tahmin edilebilir ama abilerimiz 3-1'den 5-3'ü,

6-0'ı (ki Galatasaray'a karşı değil ,araç dinleten teknoloji harikası arabaları olan bir başkanın takımına) ve 3-4'ü bildilerse önlerinde 2 yol var demektir.

1) Emekliliklerinde Fanatik ve Fotomaç'da ,Radyolarda ,Televizyonlarda Savcıdan Bombalar köşesi hazır demektir.Ören'deki yazlıklarında oturup tahminde bulunarak emekliliğin keyfini çıkarırlar.
2)Allah gecinden versin bu dünyadan ayrıldıklarında mezarları ellerinde iddia,altılı kuponu alan onbinler tarafından,Savcı Baba Türbesi diye ziyaret edilir.

Efendim madem biliyorlardı niye suçüstü yapmadılar veya madem biliyorlardı onlar da iddia oynadılar mı gibi soruları çok yanlı ,çok sarı lacivert ve çok hatalı buluyorum...

-Abi ,90+4 Gaziantep maçını bilmişler midir ?
-Yok o maç 0-0 bitecek diye biliyorlarmış,onlara da büyük sürpriz olmuş.

Artık Futbol Konuşalım !

Önümüzdeki dönemin en popüler cümlesi olacak : Artık futbol konuşalım !

Sanki kolaymış,sanki hiç bir şey olmamış,sanki istemezmişiz gibi...

Puan silmek bile kolay ama akıl almaz tahrik ve abartılarla dolu manşetleri haberlerleri ,hakaretleri nasıl neyle sileceksiniz ? Tamam ,bizim ülke süper salaktır unutur kabul ama bunlar unutulacak gibi değil...

Empatik düşünemeyenlerin ülkesinde doğduk diye değişmek zorunda değiliz.

Fenerbahçeliler bu "iftira" ile ,Fenerbahçeli olmayanlar bu "gerçek" ile 90 dakikalara başlayacaklar.

Verilecek her ceza Fenerbahçeliler için haksızlık olacak.
Sarı Kanaryalar tüm branşlarda küme düşürülse bile "adamlar çok az ceza ile yırttı,lobisi var abi adamların" denecek.

Fenerbahçe'nin her pozisyonu, rakibin yediği her hatalı gol,Fenerbahçe lehine verilecek her penaltı büyüteç altına alınacak,her aleyhte karar için "eee etme bulma dünyası abicim" denecek.İşin en kolay tarafı belki de bu zira Fenerbahçeliler bu konuda efsunlu sayılır...

Gündemde Beşiktaş ve Trabzonspor ile kurbanlık koyun misali bekleyen Eskişehir Sivassspor ikilisine sıra bile gelmiyor zira bu şike soruşturmasında onlar da var ama yoklar.Yani onlarınki "münferit hadise" olarak çoktan kabul edilmiş...Henüz tutanakları,tapeleri bile sızmadı.Galiba sızmayacak da...

"Memlekette herkes yapıyor ama biz yakalandık" görüşüneyse karşı çıkan var mıdır ?

Zira 1.ligi geçtim ,Hopaspor veya Haymanaspor'un yöneticilerini bile 6 ay dinlersen benzeri konuşmalar çıkacağını kabul etmeyen yok.Aslında temiz bir lig isteyen de yok.Her yönetici,camia,taraftar kendisinin "çaktırmadan" hakim olup yönlendirebileceği temiz saftorik bir lig istiyor...

Fenerbahçeliler'in ortak görüşü "Fenerbahçe şampiyon olmasaydı bu soruşturma ortaya çıkmazdı" İşin ilginci bir çok Galatasaraylı ,Beşiktaşlı dostumuzda aynı fikirde ama onların bir ilavesi var "Eee, Aziz Yıldırım çok düşman edindi.Normaldir"

Bir çok yoruma karşı cephece (Fenerbahçe ve diğerleri ) "Fanatikçe" deniyor.

Doğru da .

Fenerbahçe'nin potada olmadığı bir dönemde Galatasaray için böyle bir süreç olsa ben de "ohh suyundan da koy" derdim.Nereye kadar derdim kestiremiyorum ama bir yerde "yeter ya,bu kadar da değil" diyebileceğimi de ümit ediyorum."Madem kanıtlar vardı ,niye bugüne kadar beklediler?" ile itirazlarım başlardı sanırım...Sanırım !

Nötr olduğum bir takıma karşı yapılsaydı ,geçmişten gelen bir maç,bir olay-anıdan dolayı belki ilk gün "ohh" derdim ama ikinci gün "yuh artık" tarafına geçerdim...Söylemek kolay ,geçer miydim yoksa hiç umursamaz "bize sağlam bir orta saha gerekir" konusuna mı vaktimi ayırırdım ?

Şike konusunda verilecek karaların kimseyi tatmin etmeyeceği ,artık uzunca bir süre futbol konuşulamayacağı, şiddet,medyaya inançsızlığın katlanarak artacağı ,gıcık olduğum "futbol ekonomisi-marka değeri" laflarının bir süre unutulacağı konusunda görüş ayrılığı yok.E bu da bir gelişmedir...

Çantanın içinde ne vardı hep merak edilecek.

-Çantayı alınca şöyle bir bakıp tamam demişler,meğer üstte bir iki tane gerçek para varmış ama alttan monoply parası çıkmış.
-Yapma ya,ahlak kalmadı kimsede...Koskoca Trabzonspor bile bunu yaparsa...

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Her Fotoğraf bir delildir

Yıl 1994 (soldan Sağa Aykut Kocaman-Aziz Yıldırım-Kemalattin Şentürk-Tayfur Havutçu)

Ya bak,o zamandan belliymiş herşey,yooo,duur ...işte ortada her şey, daha ne olsun ? Tayfur üzgün ama bence o ceza almayacak (ROK sesiyle okunacak)

"Bekleyin (Dayanın) Sarı Lacivert Askerler,Tezkereye Az Kaldı "-İslam Çupi

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Sosyal medyadan bihaber Fenerbahçeli Yasin



Adı Yasin.

Sivaslı.

11 yıldır tanıyorum. Birlikte çalışmaya başladığımızda iki kızı vardı, henüz bebektiler. Sonra bir de oğlu oldu. Kızlar artık genç kız, oğlu ise yürümeye ve Fenerbahçe demeye başladı.

Memleketten ötürü Sivasspor’lu ama yürekten ötürü Fenerbahçeli. 11 yıldır Fenerbahçe köşesi sezon başında ve sonunda yenilenir, yeni fotograflarla. Sezon sonu Fenerbahçe şampiyon olduysa eğer ertesi gün çıkan gazetelerin manşetleri süsler duvarını. Yok hüzün varsa eğer, bir önceki seferden kalanlar solana kadar muhafaza eder yerlerini. Sezon başı mutlaka yeni fikstür asılır duvarına. Ve sonrasında her hafta skorlar yazılır.

Eğer birileri özel yetkili savcının eline düdüğü vermeselerdi ve o özel yetkili hakem 3 Temmuz’da malum penaltıyı uydurmasaydı bugün Yasin’in köşesinde 2011-2012 Fikstürü asılı olacaktı. Ve biz Yasin ile şirkette her karşılaştığımızda “abla gidiyon mu maça?” sorusu ile başlayan sohbetlerimizi yapacaktık. Ama izin vermediler…

Henüz topun başına geçirmedik kimseyi, direnişimiz devam ediyor. Hakem farkında değil belki ama o penaltı hiç kullanılamayacak. Ya iptal etmek zorunda kalacak ya da biz sahaya ineceğiz. Bekleriz, hiç sorun değil, nasılsa uzatma dakikaları ekleniyor normal süreye.

Biz ki 3-0’lardan 4-3’lere maç getirmiş asla pes etmeyen insanlarız, biz ki 90+5’te Serhat öpüp kornere topu koyduktan sonra umuduyla Luciano’ya gol attıran insanlarız, biz ki Denizli’de o malum maçta şampiyonluğu kaybettikten sonra bile mağrurluğunu koruyan insanlarız, biz ki her ne olursa olsun “Fenerbahçeli olmak güzel şey be kardeşim” diyebilen sevdalılarız,… biz ki en ufak tereddüt duymadığımız için duvarında şampiyonluk fotograflarını hala gururla saklayan Yasinler’e sahibiz, .. dimdik ayaktayız,.. ve biz varken hiç kimse Fenerbahçe’nin kalesine o uyduruk penaltıdan golü atamayacak!

Fenerbahçe’yi yargılayacak ve aklayacak kurum tanımıyoruz.

Fenerbahçe’nin yargılanabileceği tek makam benim, Yasin’in,.. milyonlarca Fenerbahçeli’nin yüreğidir. Ve Fenerbahçe, aklımızın ermediği zamanlarda nasılsa o yürekte, bugün de öyle büyüktür ve temizdir.

Kimsenin gücü ve haddi Fenerbahçe ile düşürmek kelimelerini aynı cümlede kullanmaya yetmez!

31 Temmuz 2011 Pazar

HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ

Turk Halkı kendisine yapılanı çabuk unutur oldu.
Ordusuna saldırıldı,
çocukları şifreli sınavlarla mağdur edildi,
gencecik evlatları şehit edildi, biri çıktı "askerlik yan gelip yatma yeri değildir dedi" ama kendi cocukları askere gitmedi,kendi evlatları universite meuzunu bile olsa işsiz gezerken, sunnet paraları ile gemicikler alındı..

HEP UNUTTUK HEP UNUTULDU..

Sandılar ki kalan son kaleye saldırdıklarında da 3-5 kişi 3-5 dakika konuşacak sonra unutulacak..

Bu sefer yanlış ata oynadılar. Bu sefer duvara çarptılar..

Ellerinde tekbir doğru düzgün kanıt yok. Kes yapıştırla deLil üretmeye çalışıyorlar, sokaktan geçen adamı

"Acaba Aziz yıldırım'dan davacı olur mu" diye topluyorlar.

İtirafçı olsun diye insanlara işkence ediyorlar.

Bir sonuca ulaşamadıkça yargısız infaz için satılık kalemleri kullanıyorlar..

Onlar da biliyorlar ki sona geldiler..

Fenerin bahcesinin tertemiz ışığı aydınlık yarınları aydınlatmaya devam edecek..
Onlarda öğreniyorlar ki FENERLE KİMSE BAŞA ÇIKAMAZ..

Biz son sözümüz Fenerbahce dediğimizde onlar bunu slogan sandı..
Ama anladılar ki gerçekten de Fenerbahçeli darağacında bile olsa SON SÖZÜ FENERBAHCE

Buradan öte yol yok..

BU KALE TESLİM OLMAYACAK...
SONUNA KADAR SAVAŞACAK..
VE KAZANACAK..

29 Temmuz 2011 Cuma

SITKI SIYRILMIŞ TARAFTAR BİR VATANDAŞTAN MEKTUP

Selam sayın milletimin vekilleri (bakın, sayın milletvekilleri demiyorum!),


Kiminiz sağcısınız, kiminiz solcu,
Kiminiz dinci, dindar, kiminiz ateist, agnostik, deist,...
Kiminiz Sünni, kiminiz Alevi,
Kiminiz Türk, Kürt, Laz,.. kiminiz Çerkez, Göçmen, Fellak,...
Kiminiz güzel, yakışıklı,... kiminiz iç güveysinden hallice,
Kiminiz zengin,.. aa bak kiminiz fakir diyemiyorum, geçtik bu satırı!
Kiminiz erkek, kiminiz kadın, kiminiz heteroseksüel, kiminiz homoseksüel, biseksüel ya da homofobik,
Kiminiz evli, kiminiz bekar, kiminiz evlat sahibi,..
Velhasılı çeşit çeşitsiniz sayın milletimin vekilleri,...
Olmadı bu, uymadı, çeşit çeşit değilsiniz aslında hepiniz aynısınız, bakın bir'siniz demiyorum, aynısınız...

Ve yukarıdaki herneyseniz yazdığım hiçbirşey beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Hani Mevlana demiş ya "gel ne olursan ol gel" diye.

Beni affetsin hocam, ben size diyorum ki "çekin elinizi üzerimizden, ne olursanız olun, çekin elinizi üzerimizden".

Yıllardır sağcı/solcu, Allah/din/kitap, Sünni/Alevi, Türk/Kürt,... bitmedi nihayet aklın müdahil olamadığı, sadece yüreğimizin hüküm sürdüğü tek alanımıza da el attınız; Fenerbahçem'e.

Nedir derdiniz arkadaş? Bak beni, 40 yaşında bir kadını, kendi meşrebince okumuş insanı, bu cuma günü, bunca işin gücün arasında şu satırları yazacak seviyeye getirdiniz.

Sakın ama sakın bana "bağımsız yargı" "temiz lig" kelimelerini içeren cümleler kurmayın, sakın!

Ben yıllardır sütçü beygiri gibi çalışıyorum, bakın daha dün gece sabaha kadar çalıştım, yöneticiliğini yaptığım emekçilerimle birlikte. Mutlu olmam lazım değil mi?

Yurtdışındaki müşterilere verdiğim sözü yerine getirdiğimiz, ülkeye üçbeş kuruş döviz getiriyoruz, direkt ya da dolaylı onlarca ailenin hayatını geçindirmesine faydam var diye mutlu olmalıyım,..

Olamıyorum, izin vermiyorsunuz!

Sayın milletimin muhalefeti, sakın ola ki "Bunlar iktidar partisinin meziyetleri, hep onların suçu, biz bunlara izin vermeyeceğiz iktidara geldiğimizde" cümleleriyle gelmeyin bana.

Muhalefetin sorumluluğu iktidarınkinden ağırdır. Soğuk sudur muhalefet dediğin, iktidarın kaynar suyunun yakmasına izin vermez. Ama siz öyle misiniz ya, ha babam de babam suyun altına veriyorsunuz odunu!

Haa bu arada, aç parantez kadın milletvekillerine iktidar muhalefet ayrımı yapmadan özel olarak bir çift lafım var; meclise girdikten sonra erkekleşen kadınlar istemiyoruz, nokta!

Ve sayın milletinin iktidarı, sakın ola ki "Bağımsız yargı, işlerine karışamayız, hukuk devletine yakışmaz. Bu futbolumuzun temizlenmesi adına önemli bir adımdır" cümleleriyle gelmeyin bana. Bu ülkede bağımsız denen yargının başbakan astığını da biliyoruz, gencecik çocukları astığını da. Bu ülkede bağımsız yargının sınır kapısında birkaç saatte ifade aldığını da biliyoruz, kaçma ihtimali olmayan bir insanı karga tulumba ordan oraya sürüklediğini de.Bu ülkede bağımsız yargının sırf şiir okudu diye bir parti başkanını hapishaneye attığını da biliyoruz, parasız eğitim istiyoruz diyen gencecik çocuklarını da...

Bu ülkenin insanının arasına %50 kavramını soktunuz yahu!

Halbuki o %50'nin biri "aman, tadımız kaçmasın, tamam sıkıntılarımız var ama dişimizi sıkalım, biraz daha görelim bakalım gerçekten dediklerini yapacaklar mı" diye verirken, diğeri "tamam yaptığın iyi şeyler olabilir ama bak hassasiyetlerimizi gözardı ediyorsun, bu da sana uyarı olsun" diyendir. Bunu ne zaman anlayacaksınız?

Neyse, konumuza dönelim.

Konunun esas muhatabı olan taraftarı gözardı ederek Sporda Şiddet Yasası hazırlıyorsunuz.
Hazırlayan komisyondakilerin kaç tanesi taraftar?
Kaç tanesi tribünde yanındakinin yüreği sadece sarı/lacivert, siyah/beyaz, sarı/kırmızı,.. için atıyor diye omuzomuza yapmıştır?
Kaç tanesi ailesinden gizli deplasmana gitmiştir?
Kaç tanesi cebindeki son kuruşa kadar verip, geceden sabaha stad kapısında sabahlayıp Fenerbahçe-Galatasaray maçını beklemiştir?
Kaç tanesi sabahlara kadar takımına destek pankartına fırça darbesi atmıştır?
Kaç tanesi tezahürat bilir?
Şimdi bu adamlar oturuyor bir masa etrafında bizimle ilgili bir yasayı biz olmadan, hatta bize rağmen çıkarıyor.
Erbakan'ın söylemiyle; "hadi ordan, hadi ordan!"

Bir aydır medyada taraftarın psikolojisi ile oynanıyor. Bıraktım hergünü, her dakika sızan bilgi kirliliğiyle boğuluyoruz. Umurunuzda değil.
Ben ki, bu durumdaysam, kanı kaynayan gencecik çocukların halini düşünemiyorum bile.
Görmediniz mi Shaktar Donesk maçında olanları. Hangi birini gözaltına almakla başedeceksiniz?

Bakın sayın milletimin vekilleri, bunun sonu iyi değil ve maalesef siz farkında değilsiniz, neyle uğraşıldığının farkında değilsiniz...
Sırtında Şükrü Saraçoğlu İmamı yazan formasıyla maça gelen cami imamı, elinde bira içenlerle omuz omuza yapar Fenerbahçe'de.

Fenerbahçe her türlü ideoloji, inanç, sosyal statü,..gibi kavramların ve sınıfların üzerindedir.

Ve siz bununla oynanmasına göz yumuyorsunuz...

...

Ben sıradan bir insanım. Elinden geldiğince ülkem için birşeyler yapmaya gayret eden, mücadele veren bir insan.
Birileri benim nefes boruma birşeyler tıkamaya çalışıyor. Boğmaya çalışıyor.
Ben yıllardır Fenerbahçe maçlarında neler çektiğimi biliyorum, saniye saniye.
Ben yıllardır maddi ve manevi Fenerbahçemizi büyütmek için nasıl karınca gibi çalıştığımızı biliyorum.
Ve ben şunu da biliyorum; Fenerbahçe şike yapmaz, kimse beni buna inandıramaz, kimse evladımıza miras bu sevda dediğimiz kutsalımızla oyun oynamayaz!

İzin vermem, vermeyiz, vermeyeceğiz...

Diyeceklerim daha çoktur ama gerek yoktur.

Hadi selametle...

YASEMİN BAŞARIR

21 Temmuz 2011 Perşembe

Saracoğlunda artık maç yok, her maçta yeni bir savaş var.


Sağnak yağışlı olacak Bu gece Kadıköy civarı.. Günlerdir uzaktan paylaşılan acı sevgiliyle buluşunca sel olup akacak.. O sel ki, mabedi yıkayacak, arıdıracak.

Gök gürültülü olacak bu gece Kadıköy civarı.. Bir "Fenerbahçe'me dokunma" diye çakacak bir "Aziz Yıldırım" diye. Oyle bir çakacak ki, ne yaptığını hala anlayamayan kulakların zarı patlayacak, Metris'te yatan bir adama ise en güzel ninni olacak. Haydi Fenerbahçeli şimdi sesini, duymak istemeyene duyurma, Metrise bir selam çakma zamanı... Şimdi Maç zamanı..Şimdi savaş zamanı..Artık cephe taraftarın...

.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Ceza belliyse...

...neyi bekliyoruz?

Fenerbahçe şike mi yapmış, kanaat bu şekilde oluşturuldu. TÜM kamuoyu Fenerbahçe'nin 2010-11 sezonunda kazandığı şampiyonluğu saha dışında birilerini bağlayarak kazandığına artık TAMAMEN EMİN. Nitekim Aziz Yıldırım değil miydi "Futbol saha içinde kazanılmıyormuş bunu öğrendim" diyen. Varsın bunu söyledikten sonraki sözleri altyapı ve finansal yapılanma, yani başarıya giden yoldaki sportif değil kurumsal yapılanmayla ilgili sözler olsun. Kimin umrunda?!

Sezon boyu her Fenerbahçeli her Fenerbahçe maçını yüreği ağzında izledi. Üç penaltılı Ankaragücü maçı hariç, Fenerbahçe taraftarının arkasına yaslanıp izleyebildiği maçı olmadı. Satın alınan (?) maçlardan birinde senaryo o kadar ince yazılmıştı ki, devre arasında soyunma odasına 3-1 yenik gidildi. Kimse şüphelenmesin diye yazılan bu senaryoda ikinci yarı bulunan dört golle dikkat çekilmemesi planlanmıştı. Dahice!

Benzeri şekilde maç başlar başlamaz gol yenilen Eskişehirspor maçında bir tek kafası sahada futbol oynamak dışındaki şeylere basmayan Batuhan Karadeniz'e anlatılamamıştı maçın bağlandığı ki direkten dönen o şuta imza attı. Girseydi tüm plan yatacaktı, neyse ki gol olmadı o pozisyon. Veya belki de, bilakis, bilerek kaçırdı Batuhan o golü. Böylelikle "Şike olsa o gol kaçar mıydı" diyecektik. Dahice!

Sivasspor maçında da, Korcan maç 1-0'ken ve Fenerbahçe deli gibi yüklenip ikinciyi bulmak, rahatlamak isterken o pozisyonları kurtardığında Selçuk'un 30 metreden üstüne vuracağı şutu almayı çoktan planlamıştı. Volkan Demirel'in aynı golden yemesi de planın bir parçasıydı. Volkan Demirel'e de mi para gitmişti? Yoksa bu da hedef şaşırtma, ileride çıkması olası iddiaları çürütme için en başından planlanmış hamlelerden biri miydi? Dahice!

Burada Fenerbahçe şike yaptı, oyuncu bağladı, teşvik gönderdi filan değil konu. Bu artık son derece aşikar değil mi? Ana akım medyanın yarım adım kenarına atıp baktığınızda gördüğünüz "NATO müteahhidi" iddialarıyla http://www.blogger.com/img/blank.gifşike iddialarının birbirine karışmış olması hiç midenizi bulandırmıyorsa tam bu ülkenin gündemine göre bir mideniz var demektir. Hazım kolaylaşmış belli ki.

NTVSpor'a yazdığım 23:59 yazısında anlatmaya çalıştım. Olay tamamiyle ülkede el değiştiren kimi güçlerin futbola da tamamen sahip olma çabasıdır. Ki bu bile ikincil amaçtır, birincil amaç o el değiştiren gücün kamuoyu üzerinde yaratmak istediği "Canımızın istediği herkese, istediğimiz şekilde dokunuruz, suçlarız, kamuoyu önünde itibarını sıfıra indirip kenara atarız" intibaıdır.

Buna inandırılmak isteniyoruz. Gücü elinde tutanlar, ellerinde somut delil olmaksızın, yürütecekleri topyekün medya kampanyalarıyla sizi her şeye inandırabileceğinin ispatı peşinde. Aziz Yıldırım çete lideri, Şekip Mosturoğlu onun yancısı, İbrahim Akın hem şikeci, hem itirafçı.

Konu Fenerbahçe'yle başladı çünkü en dokunulmaz gözüken, iyi-kötü, ne olursa olsun medyada en çok ses getiren isim hep Fenerbahçe olmuştur. Ama onunla kalmadı, şu anda tutuklu isimler içinde gözaltına alınan isimlerden pek azı olsa da, bu sözde soruşturma devam ettikçe bu toplu itibarsızlaştırma ve "Bu adamları bile bu hallere sokabiliyorlarsa kimbilir bana neler yapabilirler?" sorusunu sordurtacak korkutma ve sindirme operasyonu daha pek çok isme, pek çok camiaya dokunacak. Ta ki kimse ağzını açıp "Sen kirlisin, ben temizim, cezan neyse çekeceksin" diyemeyecek hale gelene kadar. Herkes "Sıra bizde galiba, o yüzden ağzımı açarken dikkat edeyim" diyecek hale gelene kadar.

Bu 3 Temmuz'da başlamadı. Bu sözde soruşturma bittiğinde de bitmeyecek. Benim bu satırlarda veya NTVSpor'daki köşemde yazdığım yazılarda savunduğumun SADECE Fenerbahçe olduğunu zanneden varsa da, irdak yollarındaki tıkanıklığı giderebilmek için kafasını biraz soğuk suya tutsun. Malum, havalar da sıcak, iyi gelir.

15 Temmuz 2011 Cuma

Gelecek sene bugünler...

-Hani lan o kadar belge -ses kaydı bilmemne vardı ?

-Bence şampiyonluğu getiren Sezer'in o aşırtması oldu !

-Ya duydunuz mu,Sadri Şener hala mahkeme yeni kanıtları da değerlendirsin diyormuş.

-Bence MVP yine Emir,son 30 saniyede 2 üçlük attı diye değil tüm seride Efes'i perişan etti.

-Ünal Aysal 3 yıldız sözü vermiş diyor gazeteler !

-Yeni formalarda yeşil çubuklu abartı olmuş bence.

-Bence sağlam bir orta saha gerekiyor,bir de solbek almamız şart.

-Alex yaşlandı,bak Altan Tanrıkulu ne güzel yazmış,bence jübilesini yapsın.Niye kızıyorsun abi fikrimi söyledim.

-Beşiktaş forması NBA store'da satılacak haberi bitirdi beni...

-Her yere bayraklarla donatılmış bak benzeri bir fotoğraf geçen sene de gelmişti.

-Dün kombineleri yenilerken başkan geldi tek tek taraftar kartlarımızı kontrol etti.

14 Temmuz 2011 Perşembe

Eşek Yarışı

Bir zamanlar Konya'nın bir ilçesinde eşek yarışları düzenlenirmiş.

Yarışın ilginçliği  şurada ,birinciliğini sonuncu gelen eşek kazanırmış.

Yani her eşek sahibi kendi eşeği yerine bir diğer eşeğe biner,o eşeği birinci getirmek için uğraşırmış.

Sonda kalan eşeğin birinci geldiği bu yarışlarda hiç yerinden kımıldamayan eşek birinciliği garantilermiş....

Sonda kalanın birinci geldiği bir yarış çok nadirdir...


8 Temmuz 2011 Cuma

Temel'in biri

Fıkra bu ya ,Temel'in biri 5 Temmuz günü  14.55.TL'den TSPOR hissesi alır.
Aradan 3 gün geçer 23.35.-TL'den satar.
3 Günde Trabzon'un plakası kadar kar eder ,%61 para kazanır....

Arkadaşları sorarlar "ula Temel nasul yaptın buni ?"
Temel cevap verir "ben yapmadum daa,Fener Şike yaptu"


Güle güle harcasınlar...

7 Temmuz 2011 Perşembe

35.Hafta...

Kaderde bu 35.haftayı oynamak da varmış...

"Her şeyde bir hayır var" sözüne inanıyorsanız,

Şike çetesi ve medyası ıkınmaktan morarsa da normal zekadakileri ikna edecek tek bir kanıt sunamadı diyorsanız,

"Bağladığımız maçlarda niye 3er gol yedik" diye düşündüyseniz,

Maçları beraber seyrettiğiniz arkadaşlarınıza dönüp bir kez olsun "abi ne biçim bir gol bu ya, bizimikiler bir ayar mı çekti acaba ?" demediyseniz,

Tam tersine son dakikada bizim kaleye kıçına zift sürülmüş gibi koşan kaleciye bakıp "şampiyon mu olacaksınız lan..." dediyseniz,

Çocuklarınızın,sevdiklerinizin gözünün için baka baka "Biz temiziz" diyebiliyorsanız sorun yok.

Zorlu 35.hafta maratonuna hazırsınız demektir.

35.Hafta rakiplerimiz bay, sadece bizim maçımız var...

35.Hafta bitince belki doping iddialarıyla 36.hafta da olacak, bitti diye sevinmek yok :-)

Bana güvenin, bu seneki şampiyonluk 2 kere kutlanacak.
"Sana güvenemiyorum bu ülkenin ortamını bilmiyor musun?" diyorsanız istediğinize güvenin...


23 Haziran 2011 Perşembe

Erdoğan Karabelen

Son şampiyonluklar gibi ilk şampiyonluklar da unutulmaz...

1954-55 basketbol  sezonunda Fenerbahçe ilk defa İstanbul şampiyonu olur.

1955-56 sezonunda başarısını tekrar eder.

1956-57 sezonunda İstanbul Şampiyonluğunu 18 maçta 18 galibiyet ile alır.O kadro artık  büyük hedefe "Türkiye Şampiyonluğuna" yürümektedir...
(Soldan sağa:Can,Yılmaz,Sacit,Altan,Erdoğan)

1956-57  Türkiye Şampiyonluğunu finalinde Fenerbahçe Galatasaray'ı 71-61 yener ve yenilgisiz olarak şampiyon olur ! Bu Fenerbahçe'nin ilk Türkiye Şampiyonluğudur.

(Arka sıra soldan sağa:Altan Dinçer-Erdoğan Karabelen-Ertan Trak-Sacit Seldüz-Orta sıra:Erol Demiroma-Yılmaz Gündüz-Samim Göreç-Hikmet Vardar-Holley-Ön sıra:Mehmet Baturalp,Can Bartu,Metin Çabukel,Mete Büyükyalçın)

Türkiye Şampiyonu kadroda Fenerbahçe futbol takımının yıldızı Can Bartu da vardır.Aynı Can Bartu gibi iki spor dalında da şampiyonluk yaşamış bir isim daha o sezon kadrodadır.

110 metre engellide Türkiye Şampiyonu olan,aynı zamanda disk atmada da yarışan, milli atlet Erdoğan Karabelen !

Erdoğan Karabelen 1951-58 yılları arasında Fenerbahçe basketbol takımının değişmez pota altı oyuncularındandır.1955-1957 ve 1959 yılları Avrupa basketbol şampiyonalarında milli formayı giyer.

1961'de Darüşşafaka'nın ilk kez Türkiye şampiyonu olan kadrosunda da onun ismini görürüz.

Erdoğan Karabelen'in babası da sırıkla atlamada Türkiye Şampiyonudur.Ancak tarih onu asker kimliğiyle,Kıbrıs Türk halkına desteğiyle hatırlar: General Daniş Karabelen.

Erdoğan Karabelen'in yurtiçi ve dışında süren iş yaşantısının yanında basketbol yaşantısı ve antrenörlüğü de devam eder. Hep altyapıda küçükleri gençleri çalıştırır.Bıkmadan çalıştırır..

Yurtdışına gidip uzun yıllar kalır .
...
Dönüşünde basketbol sevgisi ile yine yıllar öncesindeki gibi yazlarını Büyükada'da küçüklere basketbol öğreterek geçirir...

Küçükler (onun tabiriyle minicikler) için sorunlar büyüktür,çünkü potalar büyük ve uzundur.Onlar için yaz sıcağında uğraşıp atabilecekleri askılı kısa potalar yaptırır.

Giren atışlara bir kez "aferin" der.
Girmeyen atışlara iki kere "aferin" der ve ekler "olucak olucak,hadi devam..."

Sohbet ederken hep şunu hatırlatır:


"Çalışmak yeteneği geçer !"

7 yaşındaki bir çocuğun aklında kalabilecek en etkili sözdür...Kışın matematik çalışırken bile kullanır.