23 Şubat 2012 Perşembe

FENERBAHÇE DEVRİMDİR

Anası vardır devrimlerin.
Direniş olmasa, devrim doğmaz. 

Saf, pürüzsüz, inatçı tutkusunu seyrettim anaların ve ana olacakların tekrar ve tekrar ve tekrar ve tekrar...
Sevgiden mamul gönüllerin, yumuşacık elleri vardı. Aşkını haykırırken havaya kalkan eller.
Yavrusunu korumak için var olan en acımasız pençeyi atabilecek eller.

Devrimin anaları sahip çıktılar yavrularına.
Bundan sonrası alık akıllıların kurnazlık numaralarını izlemekten ibaret.

Direneceğiz dedi analar.
Devrimi doğdu bilin.

Fenerbahçe devrimin ta kendisidir.


20 Şubat 2012 Pazartesi

Fenerbahçe Bir Parti Olsa!

Fenerbahçe Kulübü Başkanı ve ileri gelenleri “şike” yapmaktan yargılanıyorlar. Aylardır tutuklular! Bugünlerde Silivri’de mahkeme de başladı. Bakalım kaç gün ya da ay sürecek?

Şike nedir? Halkımızın çoğu bu Fransızca sözcüğü yeni öğrendi. Türlü yorumlar yapıldı, aklı eren ermeyen konuştu. İşin içinde para olunca kamunun dikkati artıyor. Hele Fenerbahçe gibi yüz yıldır yaşayan, daha yüz yıl da yaşayacak ulusal bir değerimize yapılan bu davranış hoş karşılanmıyor, işin içinde başka şeyler aranıyor….

***

Önce şu “şike” nedir?

Türkçe Sözlük’ten alıyorum:

“Bir çıkar karşılığında anlaşarak maçın sonunu değiştirecek biçimde uzlaşmalı bir spor karşılaşması yapma. Bir çıkar karşılığı, anlaşarak bir iş yapma, danışıklı dövüş. Bir çıkar karşılığında anlaşarak bir spor karşılaşmasını değiştirecek biçimde davranmak. Bir çıkar karşılığı anlaşarak bir işte ona göre davranmak.”

Ben Fenerbahçeliyim. O kadar ki Galatasaray Lisesi’ne gitmedim. Fransız ilkokulu kapandığında Galatasaray’a yazdırmak istediler, karşı çıktım. Boynunda, kuşağında sarı lacivert renkler taşıyan bir çocuk… Hep Fener’den yana olan haberleri, radyodan Fener’in başarılı maçlarını dinlemek!.. Ağabeylerim de Fenerli idi. Babam da bizi kandırmak için gençliğinde Fenerbahçe’de oynadığını anlatırdı. Bir masal gibi dinlerdik. Bir gün bir mektup verdi, Fenerbahçe’nin ünlü kaptanı Zeki Rıza’nın babama yazdığı bir mektup: “Sen aramızdan ayrıldıktan sonra maçları kaybetmeye başladık. Bırak avukatlığı gel aramıza.” Nasıl şaşırmıştık. Cami avlusundan geçerken ayağına gelen topu doğru dürüst ileriye atamayan babam!.. O mektup hâlâ bende durur. Gizli bir hazine gibi saklamışım….

***

Başbakan da Fener’de oynamak istemiş. Ama olmamış, yetkililer demek beğenmemişler, o da İETT takımında bir süre oynamış. Arada bir topa vuruşundan da belli olur eski futbolculuğu!.. Ama niye Fenerli Tayyip, Fenerbahçe’nin şike yapıp maçları parayla kazandığına inandı, ona yapılanlara ses çıkarmadı. Fener’in ünlü başkanının tutuklanıp mahkemeye verilmesine, iddianamelerde yüz yıllık cezalarla suçlandırılmasına ses çıkarmadı !

***

Fenerbahçe yalnızca bir kulüp değil, yüz yıldır Türk halkının başlıca sevgilisi!.. Bir siyasal parti olsa, ilk genel seçimde birinciliği alır… Başkanına uygun görülen çirkin davranışı protesto etmek için on binlerce yandaş, ağabeylerini hapishane kapılarında bekliyor, adalet önünde içtenlikle destekliyor.

Fenerbahçe gibi bir ulusal değerimize yapılan bu çirkin davranış, spor tarihimize utanç sayfası olarak geçecektir.


Oktay Akbal

19 Şubat 2012-Cumhuriyet



16 Şubat 2012 Perşembe

Cem Atabeyoğlu'na...

İlkokul yıllarında Ankara'da hasretle beklediğin dergi Hayat Spor !
Arka sayfasında "Sorunuz Cevap Verelim" bölümünde futbol başta tüm spor branşlarıyla ilgili gelen "kim kaç kere oynadı,o maç kaç kaç bitti,şu sporun kuralı nedir,o olimpiyatta Türkiye kaç madalya aldı" gibi envai çeşit sorulara cevap veren bir amca var : Cem Atabeyoğlu.

O yıllarda bilmiyorum ama "Fenerbahçeli" diye tahmin ediyorum.
Sonra öğrendim ne kadar büyük bir Fenerbahçeli olduğunu
Tanışmak nasip olmadı,çok isterdim...Benim hatam...

Bilgi zenginliğini ve üretkenliğini anlatmak için kopya çekip 1998 yılında hazırlayıp yayınladığı "TÜRK FUTBOLUNDA UNUTULMAYAN 200 ÜNLÜ" kitabının kapağına bir bakalım:


CEM ATABEYOĞLU

İstanbul'da doğdu (1924).Öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi'nde yaptı.Spor yazarlığına 1942 yılında "Son Posta" gazetesinde başladı.1945 'te Cumhuriyet Gazetesine girdi.1968 yılı sonuna kadar bu gazetede çalıştı,yine bu gazete de ilk spor servisini kurdu (1954)

1968-73 yılları arasında "Günaydın" ve yine bu müessese tarafından yayınlanan haftalık "Foto Spor" dergisinde çalıştı.Daha sonra Hayat Spor dergisinin Genel Yayın yönetmenliğini yaptı.

"Kırmızı-Beyaz", "Fener" ,"Futbol" ,"Öz Fenerbahçe" , "Türk Spor" ,"Spor21" dergilerinde yazılar yazdı.Günlük Fotospor gazetesinin kuruluşundan kapanışına kadar (1991-1997)  yazı ekibinde yer aldı.

Ulvi Yenal,Orhan Şeref Apak ve Hasan Polat Federasyonlarında Federasyon Yayın Kuurlunda fahri görevler yaptı.Şenes Erzik Federasyonu tarafından yayınlanan üç ciltlik "Türk Futbol Tarihi"nin yayın kurulunda aktif çalışma gösterdi.Türk Spor kitaplığına 20 den fazla eser kazandırdı.Başlıca eserleri:

Olimpiyatlar(1948)
Fenerbahçe(1949)
Dünya Kupası Futbol Maçları(1954)
Sepet Topu Terimleri Sözlüğü (1969, Türk Dil Kurumu Yayını)
Türk Basketbolu (1970)
Spor Ansiklopedisi (1973,"Yeni İstanbul")
Atatürk ve Spor (1981 Hisarbank yayını)
Dünya Kupası (1984,Yapı ve Kredi Bankası Yayını)
1896'dan Bugüne Olimpiyatlar (1984,Dışbank)
Türk Basketbol Tarihi (1986,Türk Spor Vakfı Yayını)
Yelken Sporu Tarihi (1986,Türk Spor Vakfı Yayını)
Okçuluk Tarihi (1989,Türk Spor Vakfı Yayını)
Atatürk ve Spor (1989,Gençlik ve Spor Müdürlüğü Yayını)
Türk Spor Tarihi Ansiklopedisi (1989,Fotospor Gazetesi Yayını)
Türkiye'de Spor Yazarlığının 100 yılı (1991,TSYD Yayını)
Dağcılık ve Kayak Tarihi (1993 TSV Yayını)
Türk Halter Tarihi (1993 TSV Yayını)

Türk Yüzme Tarihi (1994 TSV Yayını)
Türk Bisiklet Tarihi (1995 TSV Yayını)
İstanbulspor Tarihi (1996 İstanbul Erkek Lisesi Vakfı Yayını)
Olimpiyat Oyunlarının Yüzyılında Türkiye (1997 Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Yayını)

Ayrıca çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış 50'nin üzerinde tefrikası bulunmaktadır.

Halen Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi'nde Bilgi Birikim Merkezi'ni yönetmektedir.56 yılı bulan faal meslek yaşamıyla Türkiye'nin en eski iki spor yazarından biridir.

..
..
1998 bu özgeçmişten sonra kendisini Kuruluştan Kurtuluşa ve Bir Tutkunun Tarihi Fenerbahçe belgesellerinde de gördük...Kimbilir kaç esere de "danışmanlık" yapmıştır...

Türk futbolu konusunda geçmişe yönelik araştırma yapan birisi ile konuştuğunuzda "ben de o konuda çok tereddüt ettim ama en sonunda Cem Atabeyoğlu'na sordum" demesinin ardından verdiği cevap "sağlama yaptım" anlamına gelirdi.

Onun ürettiği kadar okumamışızdır.
Yalan mı ?

Allah Rahmet Eylesin ,Nur İçinde Yatsın Mekanı Cennet Olsun...

14 Şubat 2012 Salı

Okulda Camdan Bağıranlar Onlarmış...

22 otobüs arka arkaya park etmiş...


Yolun kenarında iki sıra park etmiş yüzlerce araba ve nereye park edeceğim telaşı...Minibüslerin önlerinde geldikleri yerler yazıyor ...

Aileler...

Park etmiş bir arabanın içinde Fenerbahçe formasını giymiş baba direksiyonda oturuyor. Arka koltukta  başörtülü bir teyze başını cama dayamış, bir çocuk da başını teyzenin kucağına koymuş kıvrılmış yatıyor...Soğuk ve yorucu bir gün...

Şehir dışından gelenler...

Bankadan toplu izin alanlar...Hastayız diye tüyenlerden biri TV'a konuşmuş "yandık" diyor...50li yaşlarda bir çift ellerinde sopalı pankartlar, kaldırımda oturmuşlar...

"Atkılar, bayraklar" diye bağıran abinin yanında simitçi, sucu, köfteci...Şükrü Saraçoğlu'nun 100 km ötesinde bir tribün ve stat önü manzarası...

"Sesimiz içeriden duyuluyormuş avukatlar söyledi" haberi doğru, tel örgülerin arkasında "Duruşma Salonu" yazıyor...

Şimdi daha güçlü :
"Fenerle kimse başa çıkamaz !"

Spor müdürü "ben Aziz Yıldırım'ı severim dışarıda hep savundum. TV'da farklı konuşmam gerekiyordu...Tutuklu fotoğraflarının bizde yayınlanması benim de içimi acıttı" diyor...Yersen ! Tepki sonrası Jandarmayı çağırıyor...Jandarma komutanı kibar, medeni...Rica ediyor..."Biber gazı yerine tatlı dil işe yarıyor" desem inanmayan çok kişi çıkar ! Komutanın ricası emir kabul ediliyor...Spor Müdür mü ? Uzaklaşıyor...
...
...
"Atkılar kaç paraymış abi ?"
Oğuz ikisine de birer tane alıyor...


Sonra arkadaşları da geliyor...okul dağılmış...

Hemen duruşma salonunun yanındaki bina okul....Sınıflar 20-21 kişiymiş...Sadece A ve B şubesi varmış...

"Abi" diyor atkı aldıklarımızdan biri, "öğlen, camdan Fener Fener diye bağıranlar var ya, o bizdik. Duydunuz mu ? "

Duydunuz mu ?