28 Aralık 2009 Pazartesi

Kahramanlar Atan(a)maz,Taraftar Karar Verir !

Fenerbahçe-Beşiktaş maçı fena halde sıkışmışken atılan bir üçlük sonrası basketboldan anlayan anlamayan tüm taraftarlar aynı anda "Fenerbahçe sen çok yaşa ,canım feda olsun sana.." diye bağırıyorlarsa,coşkunun sebebi sadece o üçlükte değildir.O üçlüğü atan adamdır...

Tanjeviç maçtan sonra ,gemisini ve kendisini kurtaran  kaptanı uzun uzun övdükten sonra "bu sene onun adios (veda anlamında )senesi..." dedi.

Tanjeviç ve Mahmut Uslu'nun iz bırakamama nedenleri vefasızlık değil,idrak yoksunluğu...

15 Aralık 2009 Salı

SABİHA RIFAT GÜRAYMAN



İnternette dolaşırken gördüğüm bir haber şöyle diyordu:
Genelkurmay Başkanlığı, ilk Türk kadın inşaat mühendisi ve Anıtkabir’in kontrol mühendisi Sabiha Gürayman’ın bir fotoğrafını Anıtkabir’deki Hürriyet Kulesi’nde sergileyecek.
Sabiha hanım öncü kadınlarımızdan. 1927’de Atatürk’ün kızların Yüksek Mühendis Mektebine (bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi’ne) alınması yönündeki isteğiyle inşaat mühendisliğini seçmiş. Gürayman, bu okula giren ilk kız öğrenci. Bazı kayıtlara göre ise 2 kız öğrenciden biri.
Türkiye’deki birçok okul, köprü, hükümet konağı ve binanın yapımında görev almış, 1941’de Anıtkabir ve TBMM inşaatlarında 10 yıl süreyle çalışmış. Ankara’nın Beypazarı ilçesinde inşaatını yaptığı Kemer Köprüsüne ilçe halkı, Sabiha Gürayman’ı temsilen "Kız Köprüsü" adını vermiş.
Haberin devamı ise daha da ilginç. Gürayman Fenerbahçe’nin ilk kadın voleybolcusuydu.
Nasıl ilk olabilir ki?
İlklerinden biri olmalı değil mi? Sonuçta Voleybol bir takım oyunu..
Hikayeyi araştırmaya devam ettiğimde karşıma çıkan manzara çok ilginç ama bir kadın ve bir Fenerbahçeli olarak bir o kadar da gurur vericiydi.
Evet gerçekten Sabiha hanım Fenerbahçe’nin ilk kadın voleybolcusu. Belki de dünyada bir ilke imza atarak bazı kaynaklara göre 1928 bazı kaynaklara göre ise 1929 yılında İstanbul şampiyonu olan Fenerbahçe erkek takımının kaptanlığını yapıyor.
Rüştü Dağlaroğlu’nun kitabında bu kısım çok açık değil. Sabiha Rıfat yerine Suphiye Rıfat adı kullanılmış ve kız takımı kaptanına da 29 ocak 1929 da şampiyon olan takımda yer verildiğini bir cümleyle geçiyor.

Aslında Fenerbahçe kız voleybol takımı 1928 yılında kuruluyor ama muhtemelen rakip bulamadığı için hiç maç yapmıyor. Belki de bu nedenle Dağlaroğlu kitabında Sabiha Hanım’dan kız takımının kaptanı olarak bahsediyor.

Öyle ya da böyle bir gerçek var, 80 yıl önce 18 yaşında bir genç kız bir erkek takımıyla maça çıkıyor ve o takım o yıl İstanbul şampiyonluğunu alıyor.

Aslında Fenerbahçe spor tarihinde pek çok böyle öncü kadın var.
Avrupa'nın ilk otomobil yarışçısı kabul edilen Samiye Morkaya(1932), ilk milli yüzücümüz Leyla Asım Turgut (1920), 1928-33 arası fırtına gibi esen yenilmez kürekçilerimiz Fitnat, Nezihe ve Melek Özdil Kardeşler, Hayrunisa hanım, Müzeyyen hanım, ilk bayan atletimiz Mübeccel hanım (1924) tenisçimiz Vesile Taşçı ve daha birçokları..

O dönemin iyi eğitimli aydınlık yüzü olan bu hanımlar Türk kadının cesaret ve azmini hem kendi vatandaşlarına hem de katıldıkları yarışmalarda aldıkları başarılı sonuçlarla bütün dünyaya gösteriyorlar. Ne yazık ki o kadınların torunları olan bizler, onların izinden gitmekte yavaş kaldığımız gibi, onları hakkettikleri saygıyı göstermekte de yetersi kalıyoruz.

Toplumsal yaklaşımımızın spor eşittir Futbol ve o da erkek işidir yanılsaması belki de bu konuda yeterince detaylı araştırmanın olmamasının temel nedeni.

Mesela Sabiha hanıma hakkettiği saygıyı göstermek ve onu tüm Türkiye’ye tanıtmak için kız voleybol takımımızın sahasının adı Sabiha Fırat olsa çok hoş olmaz mıydı?

NOT: Yukarıda yazdığım sene ve isimlerde muhtemelen çeşitli hatalar vardır. Çünkü bu konuda karşılaştığım kaynakların bilgileri birbirleri ile çelişiyordu. Mantık süzgecinden geçirerek doğru, yanlışı ayırmaya çalıştım. Asr-ı Feneri inceleme fırsatım olmadı. Belki de bu konu orada daha doğru ve detaylı anlatılıyordur. Elinde bu konuda bilgi ve belge olan Fenerbahçeli dostlarım bana ulaştırırsa çok mutlu olacağım.

9 Aralık 2009 Çarşamba

1 Mayıs 2004 ,saat 19.55

Hep Antep maçının devre arası konuşulur.O devre arası tüm stadın isyanı değildir.

"E iyi de sen o zaman tüm stadın isyanı olan bir devre arası say" derseniz 2003-04 sezonundaki Ankaragücü maçını söylerim...

İnönü'de Beşiktaş'ı yenmişiz ve şampiyonluğa sadece 3 maç kalmış. Klasik tartışmalar var "Fenerbahçe mi kazanıyor rakipler mi kötü-Çıkar Hooijdonk'u Fener sıradan bir takım -Bu sene şampiyonluk gelse dahi seneye en az 6 takviye gerekiyor" 

"Fenerbahçe'yi beğenmemek iyi Fenerbahçeli olmaktır.Teker kırılmadan yol göstermektir" hastalıklı düşüncesinin hastasıyım.Fenerbahçeli yorumcular işler kötü gidince "Ben demiştim" demeye bayılırlar. Tabii yıllar içine taraftara da sirayet etti bu hastalık: "abi bi bok olmaz bu takımdan,ben hafta sonu Lyon'u seyrettim,adamlar aşmış ya..."

Dönelim maça Ankaragücü sert oynuyor ve PVH ile takışmayı becermiş yegane futbolcu olan Yılmaz'ın frikik golüyle 1-0 öne geçiyor.İlk yarı böyle bitiyor...Şampiyonluk yolunda bir çuval inciri berbat etmek üzereyiz.

Devre arasında bir anda "Fenerbahçe ,sen çok yaşa ,canım feda olsun sana,hiç bir şeye değilimez ,senin sevgin bu dünyada" tezahüratı başlıyor.Genelde kısa süren bir tezahürattır,bitmiyor.Patır patır meşaleler yanıyor..."bu takımdan bir bok olmaz" diyenlerin bile tezahüratı katıldığı nadir anlardan biri.

İkinci yarı başlıyor tezahürat aynı,sadece dozu artmış."Şampiyonluk kaçtı" diye üzüntüden "Şampiyonluk geliyor"a doğru süren bir 10 dakika yaşıyoruz.

Kornerden gelen topu Selçuk aşırtıyor ve direk dibinde Semih 47.dakikada skoru 1-1 yapıyor...Tezahürat orada susup "gooool" sesine dönüyor.

Kilit açılmış bir kere,PVH 10.000leri Denizli yoluna düşerecek 2 gol daha atıyor ve maç 3-1 bitiyor.

Fotoğraftaki yüz ifadelerine dikkat !

"Kaliteli adam" ve  "kaliteli iş" farklı şeyler...

2 Aralık 2009 Çarşamba

PSG Colin Kazım için 7m Euro Ödemeye Hazır !

Colin Kazım şu anda Galatasaray'da oynasaydı ne "niye Dürkçe konuşmuyon len,sen bu ülkenin ikmeni yimeyon mu" diye soran olurdu,ne de Limosollu Naci ile  hızlandırılmış İngilizce öğrenen yan hakemlerce periyodik olarak atılırdı...

"Yenilgiye tahammülü yok,isyanı sadece yeşil sahada.Siz onu özel hayatında görün ,uysal dost canlısı bir insandır" yorumları çeşitli süslemelerle yazılırdı.

"fuk of demiş ,s...gitsin " diyen de çıkmazdı..Peki ne çıkardı ?

PSG ve M.City'nin peşinde olduğu Kazım Kazım için Galatasaray yönetimi beklemede.Adnan Sezgin ,"önerilen 7 miyon euro Kazım'ın değeri değil,biz Galatasaray da kalmasını istiyrouz ama her zaman öncelikli olan futbolcunun kendisin mutlu hissetmesi..." vs vs gibi habeler...

Fenerbahçe yine basit tuzaklardan uzak duramıyor.Kazım gibi potansiyeli çok yüksek bir oyuncusunu gaza gelip bitirince disiplini artıracağını sanıyor.