28 Nisan 2011 Perşembe

Forma Hediye Etmek (ama Başbakana...)

Akşam haberlerinin vazgeçilmezlerinden birisi..."Falanca kulüp ziyareti sırasından başbakana forma hediye" etti.

Edilmesin demiyorum. Demiyorum ama aklıma takılan iki kritik soru da var.
Önce formalara bakalım sorular daha sonra.


Bursaspor ve Trabzonpor plakalarını yazmışlar.En düzgün formalar onların.

Galatasaray yaratıcılık & yağcılık yaparak (stad açılışı öncesi olsa gerek) "Başbakanımız 10 Numara" demek istemiş. Forma güzel ve gerçeğe yakın...Bence Adnan Polat ve ekibi (Mehmet Helvacı da dahil) devam etmeliler...

Elazığspor da yaratıcı davranmış,Galatasaray'ın yağcılıktaki ünvanını söküp almış...

Fenerbahçe, "bak başbakana gidecek ona göre ha ,fontu olabilecek en büyük ölçüde olsun" diyerek bir forma hazırlatmış. Bir de forma sanki çok büyük...Galiba "fontu en büyük" denince hazırlayan eleman ne olur ne olmaz diye formayı da xxl vermiş...

Beşiktaş'ın hazırladığı forma sanki pazardan alınmış ve  en yakın harf basan pasaja gidilip arkasına yazı yazdırılmış gibi. Dünya kulübü Beşiktaş'a yakışmamış...

Gelelim sorulara:

1) Bu formalara neden hediye edilen devlet büyüğünün adı -varsa ikinci adı -soyadı yazılıyor.Sadece "Erdoğan" yazılsa ciddiyetsiz mi olacak ?

2) Başbakan veya devlet büyükleri bu formaları ne yapıyorlar ? Giymedikleri kesin. Hanımları ütüleyip dolaba koymuyorlar o da kesin. Formalar devlet arşivine mi kalkıyor ? Yanlarında çalışan birine "gel bakayım Hamdi, senin oğlan hangi takımdandı ? Hah al bakayım şu formayı " deseler ve hediye etseler olabilir tabii ama Hamdi'nin oğlu da arkasında başbakanına adı yazan formayı kolay kolay giyemez...

25 Nisan 2011 Pazartesi

Attaki Burun da, Eşekteki Değil mi?

İSPANYA: Barça 88, Real Madrid 80 sonra 17 puan fark ve Valencia...

İNGİLTERE: Man Utd 73, Chelsea 67, Arsenal 64...

ALMANYA: Dortmund 69, Leverkusen 64, Hannover 57...

PORTEKİZ: Porto 77, Benfica 58, Braga 44... Tam rezalet birinci ile üçüncü arasında 33 puan var.

Bu dört ligin liderleri arasında en kötü durumda olanı Borussia Dortmund, o da 5 puan önde. Halbuki, Spor Toto Süper Lig'de öyle mi, Fenerbahçe 70, Trabzonspor 70...

Niye bu 4 lig? Çünkü Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi'nde yarı final oynayacak 8 takımın tamamı bu liglerden. İtalyan yok, Fransız veya Hollandalı yok... 3 İspanyol, 3 Portekizli, 1 Alman ve 1 İngiliz yarı finalde.

DİKKAT!!! Liglerindeki puan tablosuna baktığımızda en büyük kopuşun yaşandığı İspanya ve Portekiz liglerinden 6 takım var!

Ligin kalitesini puan mücadelesinin dozuna endeksleyen zihniyetten tez kurtulma zamanıdır. Bırakalım da Fenerbahçe (veya kim hakediyorsa) kopsun gitsin, hakemler maçlara çıkarken "dengelemek" zorunluluğu hissetmesin, izin verelim de birileri gerçekten iyiyse normal olarak kazanabilsin, önde olanın penaltısı daha bir penaltı olmak zorunda olmasın.

Yoksa her sene burun farkıyla bitiyor diye tüm dünyanın gözünün üzerimizde olduğunu zannettiğimiz ligimizin esasında kimsenin umrunda olmadığını ve eşek yarışlarının da burun farkıyla bitebileceğini farketmeyeceğiz.

22 Nisan 2011 Cuma

Yalnızlık Ömür Boyu

"Ele Güne Karşı Yapayalnız" kasedi sınıftaki herkeste var.
Ben de plağını alıyorum.

"16 yaşında benim gibi aşık olan yoktur" diyen milyonlardan birisiyim .

Yarı-yıl tatilinde İstanbul'a gideceğim ve yağmurlu bir sabahta "Bu sabah yağmur var İstanbul'da"yı dinleyeceğim...Hayatımda Bodrum'a gitmedim,gidersem ne dinleyeceğim belli...

"Haberin gelir bana ,duyarım nasıl olsa" sözleri tam beni anlatıyormuş gibi yapıyorum.

İlgisiz takılıyorum.
"Çevrem geniş,senin her adımını bana anlatanlar var" havasındayım ama yalan.
İlgiliyim,çevrem geniş falan değil,haber alamamak çok kötü...

Yarı yıl tatili işte İstanbul'dayım ve yağmur yağıyor,hayallerden birisi tamam.

Ataköy o yıllarda boş ve sıkıcı-Bağdat Caddesi'ndeki İdris Kebapçısı nefis-Dereağzı'nda Şenol Çorlu şut çalışıyor -Kent Pasajındaki deri Converse çok pahallı....

Bağdat Caddesinde ona rastlar mıyım ? Belki İstanbul'a gelmiştir...

Plağı yanımda getirecek halim yok,kasetini de aldım.
"Yalnızlık Ömür Boyu" şarkısını nasıl sadece güzel şarkı deyip kestirmişim.
O tatilde hayran oluyorum şarkıya...

Uzak ara en iyi yerli şarkı benim için.
O günden bugüne fikrim değişmedi.Yaklaşanlar var,geçen yok.

Ömür boyu yalnız olmak hiç heveslenilecek bir durum değil.
Bazen öyle hissetmek daha farklı.Öyleymiş gibi davranmak bir tavır ama o da bir yere kadar.

MFÖ şarkılarını şimdi kızımla dinliyoruz.
Ona hitap eden şarkıları da var.
...
...
Çocuklarla futbol seyretmek,konuşmak bazen çok zor.
Çok soru soruyorlar.
Cevaplar kısa ve anlaşılır olmalı.

Sadece uzaktan sevsinler "light" olarak yaşasınlar bu sevgiyi dediğim(iz) de oluyor.
Ya da "bazen şarkılar hayatı anlatır.Bak iyi dinle..." deyip yıllar sürecek bir maceraya gireceğiz...

11 Nisan 2011 Pazartesi

Kalan 6'da Son 5'ler

İkinci yarının başlangıcından bu yana 11 hafta geçti. Elde fikstürler, kalan 6 hafta için hesap kitap yapma zamanındayız. Nefes nefese mücadelede Fenerbahçe'nin uzun soluklu tırmanışı kadar elbette Trabzonspor'un ikinci yarı başındaki düşüşün de katkısı var. Trabzonspor, Fenerbahçe'yle 9 puan farkla kapadığı ilk yarının ardından yaptığı 11 maçta;
  • 7 galibiyet
  • 3 beraberlik
  • 1 yenilgi
aldı. Kötü bir performans değil aslında ama Fenerbahçe'nin 10 galibiyet, 1 beraberlik performansı ligi burun farkı kıvamına getiriyor. Burada dikkat çeken nokta Trabzonspor'un aldığı 24 puanlık 7 galibiyet, 3 beraberlik içinde son 5 dakikalarda toplam 9 puan kurtarmış olması.
  • Sivas / 3-2 (dk.85)
  • Manisa / 2-1 (dk.86)
  • Kayseri / 3-3 (dk.86)
  • Beşiktaş / 2-1 (dk.88)
  • Gençlerbirliği / 2-1 (dk.90)
Alınan 7 galibiyetin tamamının tek farklı olması da diğer bir dikkat çeken ayrıntı. Başkan Sadri Şener, bu tabloyu soranlara Beşiktaş'ın yıllar önceki performansını hatırlatıyor ama bahsettiği yıllardaki Beşiktaş'ın baskılı, tempolu, kanatları kullanan oyunuyla son haftalarda izlediğimiz Trabzonspor'un oyunu arasında "skor" benzerliği dışında nasıl bir bağ kuruyor bilmiyorum. Trabzonspor'un, tutarsız ligimizin nispeten tutarlı 3 takımıyla sırasıyla oynayacağı maçları tesadüfe yer bırakmayacaktır. Trabzonspor ya şampiyonluğu hakedecek bir performansa geçiş yapar ve hasretine son verir ya da çekirgenin menzili son 3 haftaya kalmadan belirlenir.

7 Nisan 2011 Perşembe

10 Yıl Önce Rapaiç 10 Yıl Sonra Alex

6 Mayıs 2001 Galatasaray maçı,şampiyonluk maçı...
TDK "boğucu hava" maddesi yanına bu maçı yazabilir.
İlk yarının ortası...
Fenerbahçe 1-0 önde ve atakta.
Rapaiç duruyor,topu usulcacık dışar bırakıyor.
"Ne oldu ya ,napıyor bu adam ?"
Uğultuları tek bir hareketle kesiyor.

Fenerbahçe sahasında Okan Buruk sakatlanmış, yerde yatıyormuş.

***
3 Nisan 2011 Bursaspor maçı
Dakika 61 Jobo getiriyor,Niang indiriyor,top yerde sekiyor ama bildiğimiz "official" maç topu gibi değil bakkalarda satılan havası kaçmış laylon (biliyorum naylon) top gibi sekiyor.Alex son çare uçarak kafa vuruyor ama olmuyor...

Haydaaa.Bursa'da yine biri sakatlanmış...Stadyum uğulduyor,maç duruyor,herkes bir yanındakiyle golün nasıl kaçtığını tartışıyor..."ayakla vursaydı keşke,yok vuramazdı..."

Fenerbahçe taçla başlıyor.O pozisyon telaşıyla nasıl top taca gitti kimse hatırlamıyor .Taçtan gelen top Christian'da.Vucüt dili şut çekecekmiş gibi ,ilerliyor ,ilerliyor boşluk bulamıyor ve topu Alex'e veriyor.Alex de tereddüt etmeden Ivankov'a...

Puan veya puanlar almaya gidilen bir ligde bu hareketlere kaç puan veriliyor ?