1 Ekim 2012 Pazartesi

"Çim, kum, rüzgar kokan sevda"


Şubat 2003
"Lorant gitmeden bu iş çözülmez" sözüne camiadan karşı çıkanlar "hainler,iş bilmezler ve romantikler".

Lorant gitmiş Oğuz Çetin gelmiş ( Fenerbahçe'nin ,son sezon için teknik adam değişikliğidir) .Bizi tanıyan biri ... Lorant'a köşelerinde "bu takım kros yapmıyor,kondisyonu yok" göndermelerine cevaben Oğuz Hoca ilk iş takımı ormana krosa götürmüş...Ortega "sorunu" ,geometrik olarak büyüyor...

Fenerbahçe erteme maçında Kadıköy'de Beşiktaş'a 1-0 yenilmiş.
Şampiyonluk ümitleri daha da azalmış...

Ebru Köksaldı'nın 6 Şubat tarihli yazısı aşağıda:

Çim, kum, rüzgar kokan sevda

Vücudunu rüzgarın şekline sokup ortadan kayarak, topu hükmedercesine bakışlarıyla önüne çeken Kempes’in, inik çoraplı, yumuşak bilekleriyle dansederek tüm konfetileri süpürdüğü anı her seyredişimde, o tribünlerdeki beyazın ve mavinin içinde uçan tutkunlardan biri olduğumu hissettim hep.

Futbollarının saflığını ifade etmek istercesine, uzun saçlarıyla kendilerini saha içinde özgür bırakan, yandan çizgili siyah şortlu ustaları izlemek, güzel futbolun ölmediğini görüp dejenere futbol dünyasında bir huzur vesilesi oluyor. Tıpkı futbol aşkının köklerini sımsıkı içime saplayan Brezilya gibi.

Bu ekolun üstatlarından birinin, ona sahip olamayanların kıskançlığı, onun kendilerini aşmasından korkanların hazımsızlığı ile kaçırılışına şahit olmak bu yüzden müthiş bir hüzün veriyor insana. Onun hatalarını çok iyi bilmeme rağmen.

Ortega diyor ki "Mutluyum." Ama muhabirler ona "Mutsuzum" dedirtmek için ısrarla soruyor, soruyor, soruyor... Zira ona kulak veren yok. Televizyonda yarım saat konuşuyor ve diyor ki "Kimseyle problemim yok. Ülkemi çok özlüyorum ve dil sorunu yüzünden iletişim kuramıyorum. Ukala, saldırgan, kendini üstün gören biri değilim. Kişiliğime uymaz. Dil meselesi yüzünden belki de insanlar öyle olduğumu düşünüyor olabilir. Anlayış bekliyorum."

Ama karşısında futbolu sevmeyip, futbolu yorumlayanların zehirleriyle futboldan soğutulan bir kitle var. Ortega’nın transfer dedikodularının başladığı dönemden itibaren sergilenen manşet oyunları, iyi olan şeylere karşı hortlayan nefretin delilidir. Transfer olabileceğine inanılmadığında büyük yıldız ifadelerinin iş kesinleşince alkoliğe dönüştüğü, anti - Lorant kampanyaları için Ortega’sız 11 olmaz provakasyonlarının Lorant’ın işi bitince 11’de olmasının suç ilan edildiği bir düzmece.

Kötünün verdiği tatminle keyiflenen canavar gibi Türkiye’deki futbol ortamı. Ortega, putlaştırmayı çok seven spor camiasınca tapınaklarının başköşesine oturtulsun diye bir beklenti yok. Kendisinin de umurunda değil. Çünkü o da River Plate’in Kırmızı - Beyazı’nı yüreğine dolamış, Arjantin’i hayatının rengi yapmış, tribünlerle mutlu olan, tüm yalnızlığını sahada unutan gerçek bir taraftar.

Bunu anlamak için gol attığında, attırdığında yüzünü kaplayan çocuksu sevinci defalarca izleyin. Futbolu seven bizlere onu izlemeye doymak, ona da hatalarını onarmak için gereken tek şey huzur ve zaman. Çünkü futbola aşık olan bir ülkeden, futbolu çamura bulamak için çaba sarfeden bir hapishaneye geldi.


Ümit Özat'ın ortasına kafayla "o" maçta attığı gol sonrası
Not: Ebru Köksaldı'nın bu yazısından sonraki hafta, buz gibi soğuk bir havada oynanan Ankaragücü-Fenerbahçe maçında 55.dakikada oyundan çıkan Ortega son defa Fenerbahçe formasını giymiş.

Hiç yorum yok: