22 Haziran 2012 Cuma

Ankara'nın Çocuğuyuz

Aslında sizden sadece 3 yaş büyüktür ama her daim "abidir"

35 yıl önce başlayan abilik durumu hala devam eder.
Sizi kravat ceketli görse "gel bakayım, nereye lan böyle süslü püslü" der.
Karşısında bir anda istem dışı hazır ol ve tekmil verme konumuna geçersiniz.

Fenerbahçelidir. O da sizinle yaşıt kardeşi de.

Mahalle maçında "çok yoruldum gel yerime gir" diye kardeşinden önce size seslenmiştir.

19 Mayıs statında girmesi zulüm maçlara giderken sizi görüp,"aferin lan maça mı ?" diye sorması bile gurur kaynağıdır.

Kılığı kıyafeti yıllar içinde değişmez: spor ayakkabı kot pantolon, tshirt. Kışın üzerine ceket.

Evinizdeki cenazeye ilk o koşar gelir, sizi mutfağa çeker "para falan lazım mı koçum" der.
Onun cebinde para olmadığını siz de bilirsiniz, o da bildiğinizi bilir.
Ama "lazım" deseniz gider bulur.
Çünkü başkasına lazım olduğunda da sizden ister, sorgusuz sualsiz verirsiniz.

"Ulan gittin İstanbul'a unuttun bizi" diye takılır.
Sonra da sorar "gidiyorsun di mi maçlara ? Gidin tabi oğlum sakın Fenerbahçe'yi bırakmayın" der.

Bir gün karşılaşıp sohbet ederken o kaçan şampiyonluğu anlatır, bir anda yıkılmaz abi rolünden uzaklaşıp "çok ağladım " der, sonra da "anlatma lan kimseye" diye tembih etmeyi de unutmaz.

**
 "Aziz Yıldırım'ı yakacağız deseler, odun alıp gelirler" diye şike davasını özetler.

Ebru Köksaldı'ya hayrandır...
"onda mangal gibi yürek var arkadaş. Bak görünce selamımı söylemeyi unutma" der.

İstanbul'a nadiren gelir.
Geldiğinde de maça gider
"Abi geldiğinde arasaydın "dersiniz
"oğlum aceleyle geldim arayamadım, bir dahakine söz "der.
Çekingendir asla aramaz.

Facebook, Twitter falan tahminen hiç bilmez ama bu pazar Anıtpark'da olacaktır.
Görünce tanırsınız kot, tshirt, muhtemelen Adidas Top Ten (boğazsız)




Hiç yorum yok: