12 Nisan 2012 Perşembe

Gülümsediğin Gün Adam Olacaksın

Küçücük çocuktum, ayakkabılarım yeniydi. Önlüğüm de...

İsmi kadar güzel Gazi Mustafa Kemal Paşa İlkokulu'nun bahçesinde memur çocuğu olarak yeni pabuçlarımın burnunu taşa vurduğum için evde azar işitmiştim. Kimbilir kaç defa vurdum peşpeşe...
Sarışın Ahmet Eskişehirli'ydi. Şehrinin takımını yenememiştik ve Karadeniz'den bir kulüp şampiyon olmak üzereydi.

Bugünkü neslin tanımadığı 2 puan vardı...
Öfkem "7 gol atsak geçer miyiz onları?" sorusunaydı... Mavi önlüğün cebine sığdıramadığım ellerim, Sümerbank dikişlerini patlatmıştı.

Evde azar işitirken, bana sonsuz gibi gelen "neden?" sorusunun cevabını sessiz kalıp, kendime saklamıştım.
Fenerbahçe, en dokunulmaz yerdeydi. Bana ait ama benden öte... Ben dahil, kimsenin el süremeyeceği kadar öte...

Eski Roma'da insan ömrü 40 seneymiş; doğru ya da yanlış bir yerlerde okumuştum... Bir ömür kadar sene geçmiş üstünden.
Hala en derinde Fenerbahçe...
Bana ait ama benden öte...

Aşk desen, kifayetsiz; tutku desen, sakil!..
Elle tutulmaz, kolla kucaklanmaz ama var işte...
Sinene saramasan da hep orada hissettiğin neyse, o!

Fenerbahçe'yi anlamak istiyorsan cebi sökük önlükte, burnu soyulmuş pabuçta arayacaksın anlamı.
Ya da beş yaşındaki kızının yeri, göğü, duvarı, ağacı sarı-lacivert boyamaktaki ısrarına bakıp neden diye soracaksın.
Cevabı bulamayıp, "ben de böyleydim" teslimiyetine erdiğin gün, gülümseyeceksin.
Kavrayamadığın kadar büyük bir sevdanın küçücük bir parçası olmak sana yetecek ve yine gülümseyeceksin!..    

Ve Fenerbahçeli olmak yetecek sana...


    

2 yorum:

soon dedi ki...

sert girmişsin hocam topa :)

playmaker dedi ki...

Dynamo TS'nin şampiyon olduğu yıllarda önlükler mavi olmaması lazım... siyahtır... o kadar eski ve mazi de kaldı yani... heheheheh