24 Mayıs 2011 Salı

Halk Cumhuriyeti


Şampiyonluk kutlamaları esnasında kimsenin sahaya sokulmaması, çok doğru ve olması gereken bir uygulamadır, kesinlikle. Ancak, tören bittikten sonra yönetim ve futbolcuların sahayı terketmesinin hemen ardından kitlelerin sahaya hücum etmesi ve podyumu tıklım tıklım doldurması, her ne kadar bir kısım elitleri rahatsız etse de bence çok güzel oldu.
ÇÜNKÜ,
Fenerbahçe, minimum 800 TL'den her sene kombinesini yenileyen onbinlerden ibaret değildir. Maç başına minimum 50TL'den tribunleri dolduran 55bin kişiden daha fazlasıdır. Hele hele kongre salonlarını dolduran, Fenerbahçe'nin geleceğine yön veren(!) 5-10bin kişiden çok çok çok daha fazlasıdır. Endüstriyel futbolun bir gereğidir ancak gerçek Fenerbahçeliler lisanslı ürünleri giyen 100binlerle de sınırlı değildir.
BİZ MİLYONLARCAYIZ!

Tezahüratta denildiği gibi milyonlarcamız yan yanayız. Bütün ailesini stada getirmiş ama her birine 5TL verememiş kapıda bedava girmeyi bekleyen aileyi kınayamam. İçeriye beleş giren varoş delikanlısı koltuklar arasında kendine yer bulmaya çalışırken, onun pırıl pırıl gözlerinde yeşil sahanın yansımasını görüp de "bunların ne işi var burada" diyemem.
Biz sokaktaki sümüklü çocuğun üzerindeki 10 Alex yazılı sarı biyeli lacivert işporta formasıyız. Mobiletin arkasında dalgalanan bayrağız. Duvarın üzerine dizilmiş çekirdek çitleyen varoş kızlarının saçındaki sarı-lacivert örgüyüz. Arabasını sağa çekip göbek atarak kutlamalara katılan taksicinin aynasındaki FB çıkartmasıyız. Maçın ertesi günü tüm ofise kısılmış sesiyle selam vermeye çalışan çaycımızın uğurlu tesbihiyiz. Annemizin ördüğü sarı lacivert yün kaşkoluz. Esnafın gururla astığı, özene bezene diktirttiği şampiyonluk bayrağıyız. Torunu iştahla yesin diye yoğurt çorbasının üzerine yağda nane ile, sütlaçın üzerine tarçın ile yazılmaya çalışan F ve B harfleriyiz. Balkona yeni yıkanmış renkli çamaşırları asan ev hanımının kasten yan yana getirdiği sarı ve lacivert tişörtleriz. Emlakçının duvara astığı solmuş şampiyonluk posteriyiz. Aile büyüklerinin Lefter'li, Can'lı, Cemil'li bitmek bilmeyen anılarıyız.

Omuzlardaki bebeğiz, meşale tutan amcayız, bayrak sallayan teyzeyiz, zıp zıp zıplayan kızlarız, tezahüratları haykıran erkekleriz.
Biz FENERBAHÇE HALK CUMHURİYETİ'yiz...

Bugün annem aradı, babamın mezarının başından... "Şampiyonluğu, sizin gönderdiğiniz resimleri anlattım" dedi...
Ne diyebilirim ki?

Caddelere meydanlara sığmadık, havaalanını felç ettik, çim sahayı zaptettik.
Yetmedi, coşkumuz kabristanlara ulaştı...

Dün güzel bir söz okudum: Şampiyon olmak mümkün, Fenerbahçe olmak imkansız...

NE MUTLU!

Hiç yorum yok: