1 Şubat 2013 Cuma

Ya Hep Beraber, Ya Hiçbirimiz!



"Any Given Sunday - KAZANMA HIRSI" filminde koç Tony D'Amato'nun takımına yaptığı unutulmaz maç konuşmasını hatırlayalım:

"I don't know what to say, really. Three minutes to the biggest battle of our professional lives. All comes down to today, and either, we heal as a team, or we're gonna crumble. Inch by inch, play by play. Until we're finished. We're in hell right now, gentlemen. Believe me. And, we can stay here, get the shit kicked out of us, or we can fight our way back into the light. We can climb outta hell... one inch at a time. Now I can't do it for ya, I'm too old. I look around, I see these young faces and I think, I mean, I've made every wrong choice a middle-aged man can make. I, uh, I've pissed away all my money, believe it or not. I chased off anyone who's ever loved me. And lately, I can't even stand the face I see in the mirror. You know, when you get old, in life, things get taken from you. I mean, that's... that's... that's a part of life. But, you only learn that when you start losin' stuff. You find out life's this game of inches, so is football. Because in either game - life or football - the margin for error is so small. I mean, one half a step too late or too early and you don't quite make it. One half second too slow, too fast and you don't quite catch it. The inches we need are everywhere around us. They're in every break of the game, every minute, every second. On this team we fight for that inch. On this team we tear ourselves and everyone else around us to pieces for that inch. We claw with our fingernails for that inch. Because we know when add up all those inches, that's gonna make the fucking difference between winning and losing! Between living and dying! I'll tell you this, in any fight it's the guy whose willing to die whose gonna win that inch. And I know, if I'm gonna have any life anymore it's because I'm still willing to fight and die for that inch, because that's what living is, the six inches in front of your face. Now I can't make you do it. You've got to look at the guy next to you, look into his eyes. Now I think ya going to see a guy who will go that inch with you. Your gonna see a guy who will sacrifice himself for this team, because he knows when it comes down to it your gonna do the same for him. That's a team, gentlemen, and either, we heal, now, as a team, or we will die as individuals. That's football guys, that's all it is. Now, what are you gonna do?"


"Ne söyleyeceğimi gerçekten bilmiyorum. Profesyonel kariyerinizin en önemli mücadelesine 3 dakika var. Her şey bugüne geldi dayandı; ya takım olarak çıkacağız, ya da parçalanacağız. Her oyunda, santim santim; ta ki biz bitene kadar... Şu anda cehennemdeyiz beyler, inanın bana öyle. Ve burada kalırsak hepimiz boku yeriz; veya hepimiz savaşarak tekrar ışığa ulaşırız. Cehennemden ancak yavaş yavaş çıkabilirizsiniz, adım adım. Bunu sizin için ben yapamam, çok yaşlıyım. Etrafıma bakıyorum ve bu genç yüzleri gördüğümde, orta yaşlarda bir erkeğin yapabileceği tüm hataları yaptığımı farkediyorum. İnanın veya inanmayın tüm paramı harcadım, savurdum. Beni seven herkesi uzaklaştırdım. Ve artık aynada gördüğüm surata bile dayanamıyorum. Biliyorsunuz, yaşlandığınızda sizden bir şeyler alınır. Yani, bu, bu, bu da hayatın bir parçası. Ve malesef bir şeyleri kaybetmeye başladığınızda öğreniyorsunuz. Hayatın santimlerden ibaret bir oyun olduğunu anlıyorsunuz, tıpkı futbol gibi. Maçta, hayatta ve futbolda... Hata payı o kadar düşük ki erken yada geç atılan bir adım sizi hedefinizden uzaklaştırır. Yarım saniye yavaş ya da hızlı kalırsanız topu kaçırırsınız. İhtiyacımız olan santimler her yerde. Maçın her anında, dakikasında ve saniyesinde. İşte biz bu takımda, o santimler için savaşırız. İşte bu takımda biz ve etrafımızdaki herkes o santim için kendimizi paralarız. O tek santim için tırnaklarımızla mücadele ederiz. Çünkü o santimler birbirine eklendiğinde kaybetmek ve yenmek arasındaki farkı belirleyecek. Ölmek ile yaşamak arasındaki farkı! Şuna emin olun; her oyunda ölmeye hazır olanlar o santimi kazanacaktır. Bundan sonra bir hayatım olacaksa nedeni, o santim için savaşmaya ve ölmeye hazır olmamdır. Yaşamak budur işte, gözünün önündeki birkaç santim... Bu size ben yaptıramam. Yanınızdaki adama bakmalısınız! Gözlerine bakın! Sizinle beraber o santim için savaşacak birini göreceksiniz. Kendisini bu takım için feda edebilecek birini göreceksiniz. Gerektiği zaman aynı şeyi sizin de onun için yapacağınızı bildiği için. Beyler, işte bu bir takımdır. Ya takım olarak yükseliriz, ya da bireyler olarak ölürüz. Bu futbol arkadaşlar ve hepsi bu kadar. Karar sizin, ne yapacaksınız?"
Karar vermeliyiz! Ya sezonun sonuna kadar sahada, tribünde, kulübede hepimiz bir takım olacağız ve birbirimize sonuna kadar destek vereceğiz; ya da takımı, takımı yönetenleri, takımı kuranları suçlayarak kollarımızı kavuşturacak ve homurdanan bireyler olacağız.
Son olarak Any Given Sunday (Her hangi bir Pazar) filmine ismini veren repliğe:
Tony D'Amato: On any given Sunday you're gonna win or you're gonna lose. The point is - can you win or lose like a man? 
Her hangi bir haftasonu kazanabilir veya kaybedebilirsiniz. Önemli olan, adam gibi kazanıp, adam gibi kaydebilir misin?

2 yorum:

Adsız dedi ki...

SONUNA KADAR i da buyuk yazsaymissin keske, cunku oyle 45 dakkalik, 1 maclik, derbi maca kadar, avrupadan eleninceye kadar destek vericekse taraftar hic vermesin maca dahi gitmesin. guzel yazi eyvallah.

Unknown dedi ki...

güzel paylaşım sitenizi takibe aldım :)banada beklerim :)
http://demodeyiz.blogspot.com/