7 Ocak 2013 Pazartesi

Ana arterler açık: Sarı lacivert bir eşofman öyküsü

Şükrü Saracoğlu maraton tribün girişine 30-40 adım kalmış, telefonum çalıyor.
Arayan komşumuz Metin Bey.

Telefonu açıyorum,"sizden bir şey rica edecektim" diyor her zamanki kibarlığıyla.
Daha sonra "nerede" olduğumu soruyor, stada girmek üzere olduğumu söyleyince "o halde rahatsız etmeyim, sonra ararım" diyor. O anda konuşmadığına ikimiz de pişman olacağız ama bilmiyoruz...

Telefon görüşmemizden 1-2 gün sonrası bir pazartesi sabahı.
İstanbul'da kar bastırmış, okullar tatil, yollar kapanmış.
Bu karda kışta kimse beni evden çıkaramaz diye düşünüyorum...

Metin Bey tekrar arıyor.

Yeğeni Amerika'da oturuyormuş. Çok koyu Fenerbahçeliymiş...90'lı yıllarda aldığı bir Fenerbahçe eşofmanı varmış hala onu giyiyormuş. Şimdi Daum'un üstünde gördüğü eşofmandan almak istiyormuş. Annesi de Türkiye'deymiş ...Annesi aramış taramış o eşofmandan bir türlü bulamayınca acaba İstanbul'da olabilir mi diye Metin bey'den yardım istemiş, o da aramış ama bulamamış...Beni 1-2 gün önce aramasının sebebi de buymuş...Ben yardımcı olabilir miymişim ?

İçimden "nasıl bulamazlar, keşke o gün maça girerken söyleseydi" diye geçirip "1-2 dakikada bulurum" diye düşünüyorum....Amerika'daki yeğen 2XL giyiyormuş..."tamam" diyorum, "ben şimdi hallederim"

Metin bey sürprizi söylüyor, çocuğun annesi İzmir'deymiş ve 2 gün sonra dönüyormuş.
Zamanımız çok kısıtlı !

Önce eve en yakın Fenerium mağazalarının telefonlarını buluyorum, o kadar standart bir ürün ki kolayca bulurum diye içimden geçiriyorum...Yok !

En son Şükrü Saracoğlu Maraton Fenerium'u arıyorum.
Orada da bedeni yokmuş...
Böyle durumlarda eğer işin içinde bir hikaye varsa mutlaka anlatırım..
Amerika'daki yeğenden başlayarak anlatıyorum.
"Daum'un giydiği eşofman, nasıl olmaz, lütfen bulun" diye rica ediyorum.
Görüştüğüm hanım çok yardımcı oluyor ve İstanbul'da bu ürünün bu bedeninin sadece 1 mağazada göründüğünü bilgisayara bakıp söylüyor...

O alışveriş merkezindeki o mağaza bize çok yakın.
O mağazayı arıyorum, tüm hikayeyi onlara da anlatıyorum.
Maraton Fenerium'dan aramış ve ayırtmışlar bile...

"Merak etmeyin istediğiniz ürün şu anda önümde, sizin için ayırdım...ama şey bu karda gelebilecek misiniz ?" diye soruyor görüştüğüm hanım."Yarım saate oradayım" diyorum.

İstanbul valiliği gerekli olmadıkça dışarı çıkmayın diyor, TV'lerde yolda kalan araç görüntüleri var, vali sık sık ekrana çıkıp kızıyor "yok öyle bir şey, tüm ana arterler açık" diyor...

Metin bey "illa ben de geleceğim" diyor.
Zincir takıp beraber yola koyuluyoruz.
E5'deki nadir araçlardanız.
Yolda kalsak ne yaparız, 75-80 arasında olduğunu tahmin ettiğim Metin bey ile nasıl yürürüz aklımdan geçiyor..."hadi eşofmanı aldık, İzmir'e bu karda kışta kargo ile nasıl göndereceğiz" düşüncesi de aklımda tabii ama önce bulalım kargoyla 1 günde yollarız diyorum...

Ana arterler açık !
Normal şartlarda 10 dakikada gideceğimiz yolu 1 saatte alıyoruz.
Alışveriş merkezinde çoğu dükkan daha öğlen olmadan kapatmış veya hiç açmamış.
"Ya Fenerium'da kapattıysa" diye aklımızdan geçse de korktuğumuz başımıza gelmiyor...

Bizi beklemişler ama onlar da bugün erken  kapatacaklarmış... Metin bey de "ben de kendime bugünün anısına bir bere alayım bari" diyor...Sonra da yeğenine eşofmanın yanında bir de şapka alıyoruz...Elimizde paket çıkıyoruz.

"Bu havada bunu nasıl göndereceğiz, evden gelip alırlar mı ?" diye soruyor Metin bey...

Aklımda, en baştan beri kargo firmasında bize paketleri getiren Fenerbahçeli olduğunu bildiğim, ara sıra takım üzerine sohbet  ettiğim arkadaş var...

Metin bey ısrar etse de onu eve bırakıp kargoyu kendim götürmek niyetindeyim.
Önce telefonla arayıp bize gelen çocuğu soruyorum, çocuk telefon gelince tüm hikayeyi anlatıyorum ve paketin çarşamba İzmir'de olup olmayacağını soruyorum.Yıllardır çalıştığını ve ilk defa o gün henüz kargo araçlarının gelemediğini söylüyor...

Arabamda zincir var. Vali ısrarla "tüm ana arterler açık" diyor ama kargonun olduğu sokağa kar küreme aracı bile girecek gibi değil. Eve dönüp arabayı bırakıp yürüyorum...

Kar adam yeti modunda kargo firmasındayım. "Abi kargo arabası gelebilirse mutlaka veririm ve İzmir'e gönderirim ama hava malum" diyor. Sonra aklına gelip İzmir Karşıyaka'daki şubelerinde çalışan bir arkadaşını arıyor ve bana veriyor. Tüm hikayeyi anlatıyorum ... Karşıyaka'daki arkadaş da Fenerbahçeli olduğunu, İzmir'de de havanın felaket olduğunu hatta kar yağdığını ama paket İzmir'e gelirse mutlaka Çarşamba öğlene kadar yetiştireceğini anlatıyor...

O akşam kargo kamyonu geliyor, bizim paket yola çıkıyor.
Metin bey zahmet verdiği için yüzlerce defa özür diliyor, eğer yetişmezse can sağlığı diyor...

Salı günü akşamı arıyorum, paket hala İzmir'e gelmemiş...
Çarşamba öğlen eşofmanın muhtemel sahibinin annesi Karşıyaka'daki evinden çıkıp uçağa binecek...İstanbul'da kar hiç durmamış, işin kötüsü TV'lerde İzmir'de kar yağışı haberleri var !

Çarşamba sabahı cep telefonumdan bir bey arıyor.
Kargo firmasında görevliymiş, bizim İstanbul'daki çocuk ve İzmir'deki arkadaşı kırk defa sorunca bu bey "ne paketi bu" diye sinirlenmiş. Hikayeyi duyunca ( bu arada yazarken bile komik geliyor, neticede bir eşofman ve bir şapka) "yetiştiririz" demiş...Paket dağıtım deposundan çıkmış ve az önce  Karşıyaka'ya göndermişler...

Teşekkür ediyorum.
"Rica ederim, biz de Fenerbahçeliyiz" diyor...

Metin bey kalp hastası, bu trafiği anlatıp anlatmamak arasında gidip gelirken, kapı çalınıyor Metin bey bize geliyor ! Sessizce beklemeye başlıyoruz...

1-2 saat sonra tanımadığım bir cep telefonu arıyor.
Bir genç "şu anda paketi teslim ettim teyzeye" diyor...
Rahatlıyoruz...

Ardından sırasıyla, hikayede kargo firmasından kimin adı geçtiyse arayıp "paketin teslim edildiğini" söylüyorlar...

O yaz Fenerbahçe şampiyon oluyor...
Metin beyin yeğeni teşekkür ediyor...

Not : O Kargo firması rakip bir takıma sponsor olduğu için artık kullanmıyorum ve bu konuda bazen kendimi kötü hissediyorum..

Not-2 : "Fenerbahçeli olmak ne güzel bir şey" şarkısı çok güzel

Not:-3 : Kar yağınca İstanbul'da ana arterler açık oluyor :)

5 yorum:

Unknown dedi ki...

Ağladım,ağlayacağım

Adsız dedi ki...

Kelimelerin insanın boğazında düğümlendiği bir an yaşattı bu yazı bana.

Fenerbahçeli olmak ne güzel bir şey

Adsız dedi ki...

Hikayenin ve Fenerbahçeliligin, takimdasligin güzelliginin tartışılmaz olduğu sıcacık bir ani.. Ancak Daum'un hiç maçlarda EŞOFMAN giymesi tartışılmışmiydi ? :)

Adsız dedi ki...

Gurur duyuyorum FENERBAHÇE sevgisi nelere kadir helal olsun herkese ve bu sevgiyi bizlere yaşatan tüm FENER sevdalılarına..

obudak dedi ki...

Bozkurt üstad kaleminize, yüreğinize sağlık. O anları biz de yaşadık, biz de duygulandık. Fenerbahçe bağlılığı böyle birşey işte...