Sayın Ünal Aysal "Borsa bu, kar ile zarar kardeştir... Yargı yolu herkese açık" diye kendi deyimiyle ateşi üflüyor... Sönüp sönmeyeceğini zaman gösterecek...
Konu karışık gibi gözüküyor ama değil!
2014-2030 arası 17 yıllık loca ve kombineleri
gelirleri için Denizbank değerleme yaptı ve bu değer 442.9 milyon TL idi...
Sonra dernek (GS Spor kulübü), bunları şirkete devretti.
Bu bedel üzerinden sonra da sermaye artışına vermesi gereken nakdi, "hani senin bana borcun
vardi ya, oradan düş" dedi..
Asıl itiraz noktaları, bu hakların zaten Sportif AŞ içerisinde olması gerektiğiydi
ve ilaveten ilk sermaye artışından önce açıklanan bu devire olmalıydı...
Şimdi gelelim bir "bilen" yorumuna, Kerem Tibuk ( @keremtibuk ) şöyle diyor:
Locaların kimin olması gerektiği olayı aslında bir skandal. Ama derneğin bu 17 yıllık geliri, değerletip, discount ettirip nakit yerine sermaye arttırımında kullanması çok daha büyük skandal. Üstelik bu hareket her şirkete emsal olur ve sonu acayip biter..
Normalde olması gereken şey ne idi ?
Derneğin elinde bir değer var: 17 yıllık loca geliri.
Sermaye arttırımında kendi payına düşen kısım için bu değeri kullanmak
istiyor. Denizbank'a 17 yıllık toplam değeri hesaplatıyor, belli fix bir faizden
discount edip değeri bugüne indirgiyor. Atıyorum tam hesap değil, 450 milyon TL
lik toplam geliri, % 8'den discount yapıp 250 milyon TL olarak sermaye
arttırımında kullanıyor.
Bunun aslında bu değeri temlik gösterip kredi almaktan farkı olmaması
lazım.
Bu olayın krediden farkı yok zira gelecek geliri discount edip bugüne indirmek
aslında bir nevi 17 yıllık sabit ödemeli ve sabit faizli bir kredi vermenin
simülasyonu. Bu hesap yapılırken, yani gelecek gelir toplamı bugünkü değere
indirgenirken, 17 yıl boyunca sabit ödemeli, yani azalan bakiyeli kredi ve bu
tarz bir krediye yapılan faiz hesabı kullanılıyor. Yani banka, "sana 250 milyon
TL kredi versem, sen bu krediyi sabit taksitlerle 17 senede ödersen toplamda 450
milyon TL ödemiş olursun" diyor bir anlamda. Mortgage kredisi alan veya
niyetlenip bu hesaplara giren herkes biraz anlar bundan...
Peki değerlemeler ve discount oranı doğru olsa bile bu olay kredi alınıp
yapılsaydı, yani GS derneği bu geliri temlik edip yapması gerektiği gibi nakit
kullansaydı ne olur?
Birincisi, GS derneğinin borcu artmış olurdu, ve ödenene kadar yani 17 yıl
boyunca bu borç derneğin defterlerinde dururdu. Şu durumda böyle bir kredi
verilmiş olmasına rağmen kaydı yok zira krediyi aslında küçük yatırımcı
verdi.
İkincisi bu kredinin riski, derneğin (ve de elbette veren bankanın)
üzerinde kalmış olurdu. Localar tahmin edilen geliri getirmese, bu derneğin (ve
tabi ki bankanın) sorunu olur dernek bir şekilde ödemeyi yapmak zorunda olurdu.
Şu anda bu risk tamamıyla A.Ş. üzerinde ve nakit olarak sermaye arttırımına
katılmış küçük yatırımcı da bu riski paylaşıyor, boşu boşuna...
Üçüncüsü, bu olay olması gerektiği gibi kredi kullanarak olsaydı, kıyas
kredinin 17 senelik sabit faizli bir kredi olması gerekirdi. Çünkü şu anda
yapılan 17 senelik gelirin sabit bir faiz ile discount edilmesi. Bu piyasada 17
senelik sabit faizle borçlanabilen hiçbir şirket yok, sadece 2-3 devlet var.
Yani aslında bu "üç kağıda" izin verilmeseydi, GS derneği o loca gelirlerini
kullanarak normal piyasa şartlarında borçlanmak zorunda kalacak bu da şu anda
yapılanın aksine finansman maliyetinin artmasına neden olacaktı.
Şu anda şirkete giren sermaye 500 milyon TL nakit olması gerekirken, bu yöntem
yüzünden discount edilmiş değer olarak 250 milyon TL loca geliri 250 milyon TL
nakit. İlerde faizler artarsa ve olacak olan o artışın bedelini tüm şirketin
yani aslında sermaye arttırımına nakit olarak katılmış küçük yatırımcının üstüne
binecek.
Ne farkı var? Bir avantaj kullanmış diyebilirsiniz ama bu olayın iki
bacağı var.
Birincisi nakit koymak yerine, 17 senelik geliri discount edip devretmek A.Ş.'nin diğer ortaklarına finansman yükü bindiriyor ve bu olay sermaye arttırımında
payların dağılımında hiç kaale bile alınmıyor. Sonuçta şirkete giren nakit
sadece küçük yatırımcının koyduğu nakit. Loca gelirleri, aynen 17 senelik gelir
olarak giriyor şirkete ve bu gelirler ister istemez yine nakit ihtiyacı için
kullanılacak. Şirket devraldığı bu locaları temlik edip kredi kullanacak. Ve
bu kredinin maliyetini zaten sermaye arttırımında üstüne düşeni yapıp nakit ile
katılmış olan küçük yatırımcı da ödeyecek.
İkincisi daha genel bir şey ve emsal olmasıyla teamüle dönmesiyle alakalı.
Bir sürü şirketin varlığa dayalı tonla gelecek geliri var. Ama bu gelirleri
kullanarak finansman bulabilmek o günün şartlarına ve şirketin kredibilitesine bağlı. Diğer taraftan bu GS 'nin yaptığı yöntemde bu şartlar yok. Sanki sonsuz
bir kredi var. Diyelim bir şirketin 10 katlı bir plazası var. Bu şirketin
sermaye arttırımı yapıp piyasadan para çekmesi için mülkü satmadan bu potansiyel
kira gelirini discount ettirmesi yetecek. Yani şirket kredi piyasalarına hiç
girmeden, kredi piyasalarının en iyi şartı ile gelecekte o gelir riskini şirkete
aktarıp, bir de üzerine şirkete küçük yatırımcıdan para çekebilecek. Bu durumun
yaygın uygulanması durumunda ortada gerçek A.Ş. falan kalmaz.
Aslında bu yaşananların nasıl bir skandal olduğunu anlayabilmek için,
sermaye arttırımının yine yapıldığını ve küçük yatırımcının hiç bir şekilde buna
katılmadığını varsaymak yeter.
Ne olurdu öyle bir durumda?
Derneğin payı artardı!
Aslında hemen önceki yüksek fiyattan büyük oranda
hisse satışını düşününce bu da sorunlu ama onu geçelim şimdilik.
Şirkete hiçbir nakit girmiş olmazdı doğal olarak, ve nakit ihtiyacı bu
geliri temlik ettirerek çok daha yüksek maliyetli kredi ile karşılanırdı. Elde
edilebilecek nakit de o discount hesabına dayanmazdı. Krediyi verecek banka da
riski taşımak zorunda olduğundan hem kredi tutarı daha düşük olur hem de faizi
daha yüksek olurdu. Üstelik payı arttığı için bu finansal maliyetin büyük bir
oranı derneğin sırtına binerdi.
Mesela bu olay yine olacak. Yukarıda dediğim gibi bu devrolunan gelir yine
temlik edilip kredi alınacak ama işte bu kredi yükünün bir kısmını her halükarda
sırtlanacak olan küçük yatırımcı bir de 150 milyon TL nakit koymuş oldu.
Tabii Finansal fair play falan da yalan olurdu.
Bu, her yönüyle "dolandırıcılık" tarihine geçecek bir operasyon.
İnanılmaz! John Law, Ponzi, Madoff halt etmiş.
Ve bu kadar gözden uzak
olmasını sebeplerinden biri de bu kadar inanılmaz olması zaten. İnsanların
"hadi canım o kadar da değil" diye düşünmesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder