...neyi bekliyoruz?
Fenerbahçe şike mi yapmış, kanaat bu şekilde oluşturuldu. TÜM kamuoyu Fenerbahçe'nin 2010-11 sezonunda kazandığı şampiyonluğu saha dışında birilerini bağlayarak kazandığına artık TAMAMEN EMİN. Nitekim Aziz Yıldırım değil miydi "Futbol saha içinde kazanılmıyormuş bunu öğrendim" diyen. Varsın bunu söyledikten sonraki sözleri altyapı ve finansal yapılanma, yani başarıya giden yoldaki sportif değil kurumsal yapılanmayla ilgili sözler olsun. Kimin umrunda?!
Sezon boyu her Fenerbahçeli her Fenerbahçe maçını yüreği ağzında izledi. Üç penaltılı Ankaragücü maçı hariç, Fenerbahçe taraftarının arkasına yaslanıp izleyebildiği maçı olmadı. Satın alınan (?) maçlardan birinde senaryo o kadar ince yazılmıştı ki, devre arasında soyunma odasına 3-1 yenik gidildi. Kimse şüphelenmesin diye yazılan bu senaryoda ikinci yarı bulunan dört golle dikkat çekilmemesi planlanmıştı. Dahice!
Benzeri şekilde maç başlar başlamaz gol yenilen Eskişehirspor maçında bir tek kafası sahada futbol oynamak dışındaki şeylere basmayan Batuhan Karadeniz'e anlatılamamıştı maçın bağlandığı ki direkten dönen o şuta imza attı. Girseydi tüm plan yatacaktı, neyse ki gol olmadı o pozisyon. Veya belki de, bilakis, bilerek kaçırdı Batuhan o golü. Böylelikle "Şike olsa o gol kaçar mıydı" diyecektik. Dahice!
Sivasspor maçında da, Korcan maç 1-0'ken ve Fenerbahçe deli gibi yüklenip ikinciyi bulmak, rahatlamak isterken o pozisyonları kurtardığında Selçuk'un 30 metreden üstüne vuracağı şutu almayı çoktan planlamıştı. Volkan Demirel'in aynı golden yemesi de planın bir parçasıydı. Volkan Demirel'e de mi para gitmişti? Yoksa bu da hedef şaşırtma, ileride çıkması olası iddiaları çürütme için en başından planlanmış hamlelerden biri miydi? Dahice!
Burada Fenerbahçe şike yaptı, oyuncu bağladı, teşvik gönderdi filan değil konu. Bu artık son derece aşikar değil mi? Ana akım medyanın yarım adım kenarına atıp baktığınızda gördüğünüz "NATO müteahhidi" iddialarıyla http://www.blogger.com/img/blank.gifşike iddialarının birbirine karışmış olması hiç midenizi bulandırmıyorsa tam bu ülkenin gündemine göre bir mideniz var demektir. Hazım kolaylaşmış belli ki.
NTVSpor'a yazdığım 23:59 yazısında anlatmaya çalıştım. Olay tamamiyle ülkede el değiştiren kimi güçlerin futbola da tamamen sahip olma çabasıdır. Ki bu bile ikincil amaçtır, birincil amaç o el değiştiren gücün kamuoyu üzerinde yaratmak istediği "Canımızın istediği herkese, istediğimiz şekilde dokunuruz, suçlarız, kamuoyu önünde itibarını sıfıra indirip kenara atarız" intibaıdır.
Buna inandırılmak isteniyoruz. Gücü elinde tutanlar, ellerinde somut delil olmaksızın, yürütecekleri topyekün medya kampanyalarıyla sizi her şeye inandırabileceğinin ispatı peşinde. Aziz Yıldırım çete lideri, Şekip Mosturoğlu onun yancısı, İbrahim Akın hem şikeci, hem itirafçı.
Konu Fenerbahçe'yle başladı çünkü en dokunulmaz gözüken, iyi-kötü, ne olursa olsun medyada en çok ses getiren isim hep Fenerbahçe olmuştur. Ama onunla kalmadı, şu anda tutuklu isimler içinde gözaltına alınan isimlerden pek azı olsa da, bu sözde soruşturma devam ettikçe bu toplu itibarsızlaştırma ve "Bu adamları bile bu hallere sokabiliyorlarsa kimbilir bana neler yapabilirler?" sorusunu sordurtacak korkutma ve sindirme operasyonu daha pek çok isme, pek çok camiaya dokunacak. Ta ki kimse ağzını açıp "Sen kirlisin, ben temizim, cezan neyse çekeceksin" diyemeyecek hale gelene kadar. Herkes "Sıra bizde galiba, o yüzden ağzımı açarken dikkat edeyim" diyecek hale gelene kadar.
Bu 3 Temmuz'da başlamadı. Bu sözde soruşturma bittiğinde de bitmeyecek. Benim bu satırlarda veya NTVSpor'daki köşemde yazdığım yazılarda savunduğumun SADECE Fenerbahçe olduğunu zanneden varsa da, irdak yollarındaki tıkanıklığı giderebilmek için kafasını biraz soğuk suya tutsun. Malum, havalar da sıcak, iyi gelir.
Fenerbahçe şike mi yapmış, kanaat bu şekilde oluşturuldu. TÜM kamuoyu Fenerbahçe'nin 2010-11 sezonunda kazandığı şampiyonluğu saha dışında birilerini bağlayarak kazandığına artık TAMAMEN EMİN. Nitekim Aziz Yıldırım değil miydi "Futbol saha içinde kazanılmıyormuş bunu öğrendim" diyen. Varsın bunu söyledikten sonraki sözleri altyapı ve finansal yapılanma, yani başarıya giden yoldaki sportif değil kurumsal yapılanmayla ilgili sözler olsun. Kimin umrunda?!
Sezon boyu her Fenerbahçeli her Fenerbahçe maçını yüreği ağzında izledi. Üç penaltılı Ankaragücü maçı hariç, Fenerbahçe taraftarının arkasına yaslanıp izleyebildiği maçı olmadı. Satın alınan (?) maçlardan birinde senaryo o kadar ince yazılmıştı ki, devre arasında soyunma odasına 3-1 yenik gidildi. Kimse şüphelenmesin diye yazılan bu senaryoda ikinci yarı bulunan dört golle dikkat çekilmemesi planlanmıştı. Dahice!
Benzeri şekilde maç başlar başlamaz gol yenilen Eskişehirspor maçında bir tek kafası sahada futbol oynamak dışındaki şeylere basmayan Batuhan Karadeniz'e anlatılamamıştı maçın bağlandığı ki direkten dönen o şuta imza attı. Girseydi tüm plan yatacaktı, neyse ki gol olmadı o pozisyon. Veya belki de, bilakis, bilerek kaçırdı Batuhan o golü. Böylelikle "Şike olsa o gol kaçar mıydı" diyecektik. Dahice!
Sivasspor maçında da, Korcan maç 1-0'ken ve Fenerbahçe deli gibi yüklenip ikinciyi bulmak, rahatlamak isterken o pozisyonları kurtardığında Selçuk'un 30 metreden üstüne vuracağı şutu almayı çoktan planlamıştı. Volkan Demirel'in aynı golden yemesi de planın bir parçasıydı. Volkan Demirel'e de mi para gitmişti? Yoksa bu da hedef şaşırtma, ileride çıkması olası iddiaları çürütme için en başından planlanmış hamlelerden biri miydi? Dahice!
Burada Fenerbahçe şike yaptı, oyuncu bağladı, teşvik gönderdi filan değil konu. Bu artık son derece aşikar değil mi? Ana akım medyanın yarım adım kenarına atıp baktığınızda gördüğünüz "NATO müteahhidi" iddialarıyla http://www.blogger.com/img/blank.gifşike iddialarının birbirine karışmış olması hiç midenizi bulandırmıyorsa tam bu ülkenin gündemine göre bir mideniz var demektir. Hazım kolaylaşmış belli ki.
NTVSpor'a yazdığım 23:59 yazısında anlatmaya çalıştım. Olay tamamiyle ülkede el değiştiren kimi güçlerin futbola da tamamen sahip olma çabasıdır. Ki bu bile ikincil amaçtır, birincil amaç o el değiştiren gücün kamuoyu üzerinde yaratmak istediği "Canımızın istediği herkese, istediğimiz şekilde dokunuruz, suçlarız, kamuoyu önünde itibarını sıfıra indirip kenara atarız" intibaıdır.
Buna inandırılmak isteniyoruz. Gücü elinde tutanlar, ellerinde somut delil olmaksızın, yürütecekleri topyekün medya kampanyalarıyla sizi her şeye inandırabileceğinin ispatı peşinde. Aziz Yıldırım çete lideri, Şekip Mosturoğlu onun yancısı, İbrahim Akın hem şikeci, hem itirafçı.
Konu Fenerbahçe'yle başladı çünkü en dokunulmaz gözüken, iyi-kötü, ne olursa olsun medyada en çok ses getiren isim hep Fenerbahçe olmuştur. Ama onunla kalmadı, şu anda tutuklu isimler içinde gözaltına alınan isimlerden pek azı olsa da, bu sözde soruşturma devam ettikçe bu toplu itibarsızlaştırma ve "Bu adamları bile bu hallere sokabiliyorlarsa kimbilir bana neler yapabilirler?" sorusunu sordurtacak korkutma ve sindirme operasyonu daha pek çok isme, pek çok camiaya dokunacak. Ta ki kimse ağzını açıp "Sen kirlisin, ben temizim, cezan neyse çekeceksin" diyemeyecek hale gelene kadar. Herkes "Sıra bizde galiba, o yüzden ağzımı açarken dikkat edeyim" diyecek hale gelene kadar.
Bu 3 Temmuz'da başlamadı. Bu sözde soruşturma bittiğinde de bitmeyecek. Benim bu satırlarda veya NTVSpor'daki köşemde yazdığım yazılarda savunduğumun SADECE Fenerbahçe olduğunu zanneden varsa da, irdak yollarındaki tıkanıklığı giderebilmek için kafasını biraz soğuk suya tutsun. Malum, havalar da sıcak, iyi gelir.
1 yorum:
kesinlikle noktasından virgülüne, tamamıyla altına imzamı atarım.
Yorum Gönder