30 Ağustos 2011 Salı

GİDENLERE SELAM OLSUN FENERBAHÇE BAKİ KALIR.



Zor günler yaşıyoruz. Hergün yeni bir darbe ile sarılıyor belki de bazılarımız inancımızı kaybediyoruz. Gelecek kuşaklara sevdamızı miras bırakmak istiyorsak bu savaştan vazgeçmeye hiçbirimizin hakkı yok. Pes etmek Fenerbahçeli'nin geleneğinde asla yer almaz. Kendisine Atatürk'ün takımı diyen, Atam İzindeyiz diye haykıran bir takımın taraftarına Pes etmek yakışmaz.
Fenerbahçe tarihinde pekçok kez, güç odakları tarafından ele geçirilmeye, çalışılmıştır. Her seferinde de kendini büyük gören bu güçlerle savaşmış ve sonunda zafere ulaşmasını bilerek bugünlere kadar gelmiştir.

İşte size Tarihimizden Altın bir sayfa..

İttihat ve Terakki yılları..
Fenerbahçe sevgisinin dalga dalga yayılmakta olduğu yıllardır. O sezon Fenerbahçe şampiyon olmuştur.
Halkın futbola ilgisinin, kitleleri kontrol edebilmek için iyi bir araç olabileceğini fark eden Talat Paşa Fenerbahçe'yi ele geçirip Başkan olmak ister.
En yakın arkadaşı ve akıl hocası Kara Kemal, Paşayı uyarır:
"Haklısın. En iyisi Fenerbahçe başkanı olmak; lakin bu iş kolay değildir. Fenerbahçe kolay kolay ele geçirebileceğimiz bir camia değildir. Çok büyümüştür. Başında, saraydan çok nüfuzlu kişiler vardır; kulübün fahri başkanı Şehzade Osman Efendi'dir."
Fenerbahçe'yi ele geçirmeye çalışmanın riskli olacağını anlayan Talat paşa, zor günler yaşamakta olan Galatasaray'ın B takımı Progres'i alır ve adını Altınordu olarak değiştirir. Kesenin ağzını açar ne kadar iyi futbolcu varsa transfer eder.
Herkes Altınordu'nun şampiyon olacağından kesinlikle emindir ama Paşa'yı büyük bir hayal kırıklığı beklemektedir. Sezonu Fenerbahçe şampiyon bitirirken, Altınordu 2. olarak kalacaktır.
Koskoca Sultan Abdülhamid'i dize getiren İttihatçı Talat Paşa Fenerbahçe'yi dize
getirememiştir. Kızgın ve öfkelidir. Artık sadece şampiyonluğu değil, Fenerbahçe'yi bitirmeyi de istemektedir.
Karar verilir Fenerbahçe'nin en iyi oyuncuları ellerinden alınacaktır.
Ne istenirse verelim diye düşünen Talat Paşa'nın aklına bir fikir gelir. "Altınordu'lu futbolcular askere alınmayacaktır". Seferberlik yıllarıdır. Herkesin askere çağırıldığı, gidenin dönemediği yıllar.
Bu reddedilemeyen teklif Fenerbahçe'nin 7 futbolcusunun aklını çeler.
Altınordu ile anlaşan Fenerbahçeli futbolcuların geleneklere uygun olarak kulüp binasına gelerek kaptandan izin istemeleri gerekmektedir..
Kaptan Galip'in sözleri bugün de bu kulübü yıkmaya çalışanlara ders olacak niteliktedir:
"Ne siz ne de sizlerin paşaları bu kulübü yıkamayacak. Sizler ve sizler gibilerin üç kuruşluk menfaate eğilen karakterleri ile bu kulüp yaşayacaksa ölsün daha iyi. Ağabeylerimiz ve bizler bu kulübü sizin gibi alçaklara payanda olsun diye kurmadık. Haydi şimdi gidin ve askerliklerinizi Altınordu'nun gölgesinde, saray masalarında yapın. Bu vatan bizimdir.Altınordu sizin olsun"

Elkatipzade Mustafa Bey ile Emen Bey, Saint Joseph'te futbol oynayan ne kadar genç varsa hepsini alıp Fenerbahçe'ye getirecekler, Gelenler arasında Harrington kupasının efsane ismi Zeki Rıza ve Fahir bey de yer alacaktır. Gençlerden oluşan Fenerbahçe, 2 Ekim 1914'ten 12 Kasım 1915 tarihine kadar oynadığı 15 maçın hiçbirinde yenilmeyecektir.

Gidenin ardından göz yaşı dökme değil, başını dik tutup kalanlara sahip çıkma zamanı. Kimsenin güle oynaya gittiğini ya da yönetimin gönül rahatlığıyla bu takımı dağıtmadığına eminim. Şartlar ortada. Nakit akışı durmuş durumda. Bizim desteğimiz çok önemli ama sürekliliği olmayacağı belli. Bir yerden sonra tıkanacak. Bu kulup sadece futbol takımı değil, bir sürü amatör branşı var. Ya çocuklarımızdan, gençlerimizden vazgeçeceğiz, ya da bağrımıza taş basıp, sevdiğimiz futbolcuların Fenerbahçe için gidişlerini saygı ile karşılayacağız.
Bugünleri aşacağımıza adım kadar eminim.. Bize bu acıları yaşatanlarla helalleşmeyeceğiz hesaplaşacağız..
Dilerim o gün yakındır..

NOT: Bu yazının yazılmasında Sarı Lacivert Kurtuluş (Sinan Meydan) ve Fenerbahçe Tarihi (Rüştü Dağlaroğlu) kitaplarından faydalanılmıştır. Yazıdaki resim 1914'de şampiyon olan takıma aittir (http://www.benimblog.com/AliKUTAY/'dan alınmıştır)

28 Ağustos 2011 Pazar

100 yıl öncenin kaptanından selam var...

1910...

İstanbul Birinciliğine ilk kez katılan Fenerbahçe galibiyet yüzü göremeden 5 takım içinde 5.olmuş, Galatasaray'a 7-0 ve 5-0 skorlarla boyun eğmiştir.

Zayıflayan kadro için ışıldayan büyük futbolcu Kaptan Galip (Kulaksızoğlu)'e Fenerbahçe'yi bırakması başka bir takıma geçmesi aksi halde köreleceği söylenmektedir...

Kaptan Galip şöyle der :
-Zararı yok.Zayıf takımımız bu sene gelecek sene yine yenilir.Bu acıları arkadaşlarımla birlikte yine çekerim ! Fakat Allah'ın izniyle elbet bir gün gelecek yenecek kudreti de iktisap eder ve o zaman yine onlarla beraber neşe ve saadet duyarım.

Kaptan takımdan ayrılmaz.
1911-12 sezonunu Fenerbahçe yenilgisiz şampiyon kapatır...

2011'in Kaptan Galiplerine selamlar olsun...

18 Ağustos 2011 Perşembe

47 gündür ruhumuz demir parmaklıklar ardında..



Bugün tam 47 gün olmuş..
47 gündür sadece Fenerbahçe Başkanı ve yöneticileri değil, hepimizin ruhu da demir parmaklıklar ardında..

Bu 47 gün bizi önce ağlattı.. Birkaç gün bu haince saldırı karşısında bocaladık, en küçüğümüzden en büyüğümüze hepimiz ağladık..

Ardından hepimizi eylemci yaptı.. Önce hastanenin, DGM'nin önünde başladık, Topuk'da, Caddede, Köprü'de, Stadda, Metris'de son olarak da Taksim'de haykırdık kah "EN BÜYÜK DELİLİMİZ ALIN TERİMZİDİR" diye kah "FENERBAHÇEME DOKUNMA" diye ama en çok da "ADALET İSTİYORUZ" diye.

Polisin üzerine yürüdük, biber gazıyla tanıştık, metrisin yollarını öğrendik, sahaya girdik, slogan attık, göz altına alındık, Başbakandan fırça yedik ama ne duruşumuzdan ne de direnişimizden taviz vermedik.

Yıllardır görüyorduk ama hiç bu kadar yozlaşmamıştı basın.
Arda arda gelen yalan haber fırtınaları hepimizi kalemşör yaptı. Daha önce Fenerbahçe için 2 satır karalamamışlarımız bile doğrudan hayatımızı tehtid eden bu saldırı karşısında, sosyal medyada birer cengaver kesildik.. Twitter, Facebook, bloglar, bulduğumuz her forum bizim savaş alanımız oldu..

Ardından hukuk diliyle saldırmaya başladılar. UEFA en ufak şüphede düşürürmüş, Tahkim Allah kelamıymış, 16 Nisandan önceki şike değilmiş..Bu seferde hepimiz hukukçu olduk.. 6222'yi yaladık yuttuk.UEFA tüzüğünü ezberledik, CAS'a nasıl gidilir doktorasını yaptık.

Bütün bu süreçte hep dik durduk, safları sıklaştırdık, daha da önemlisi, gerek Fenerbahçe camiasında, gerekse özel hayatımızda Fenerbahçe'ye saldırmak için fırsat kollayanları belledik ve safraları attık..

3 Temmuz sabahı düşündüğüm tek şey vardı "Gelecek kuşaklara ne bırakacağız" Bugün biliyorum ki gelecek kuşaklar 3 Temmuzla başlayan bu dönemi Fenerbahçe tarihinin altın sayfalarından bir olarak anacak.. TERTEMİZ İSYANIN ZAFERİ..

Fenerbahçelilik ruhu hep var olduğuna inandığımız ama bizim kuşak tarafından maçlar dışında test etme imkanı bulmadığımız bir fenomendi.. Bu 47 günde "Son sözümüz Fenerbahçe" diye bağırdığımız, "Evladıma miras bu sevda" diye adına şarkılar yazdığımız sevdamızın bir masal değil gerçek olduğunu hem kendimize hem de bütün dünyaya ispatladık...

O sözleri tribün marşı zannedip bize saldıranlar bugün yanlış yaptıklarının farkına varıyorlar. Bana "hepiniz anarşistsiniz" diyen polise de dediğim gibi "Hayır hepimiz Fenerbahçeliyiz, siz Fenerbahçeli olmak ne demek bilmiyorsunuz, anlasaydınız bize saldırmazdınız, ama yakında anlayacaksınız".

Tıpkı 70 gün sonra kulübü açmak zorunda kaldığında "ülkelerini işgal ettik bu kadar tepki göstermediler" diyen General Harrington'un da dediği gibi.

Hep düşeceğimizi, bir süre sonra vaz geçeceğimizi, umutsuzluğa kapılıp teslim olacağımızı zannedenler bizim "Biz bu kulubü alçaklara payanda olsun diye kurmadık" diyen Kaptan Galib'in torunları olduğumuzu unuttular..

Maça 1-0 yenik başladık.. ama şu an maç 1-1 tıpkı Harrington Kupasındaki gibi.. 2-1 olmaya az kaldı.. İnanmaya, direnmeye, içimizde var olan Fenerbahçelilik ruhuna güvenmeye devam...

Şimdi bir asır kadar uzak gelen şampiyonluk kutlamasında Aziz başkanımızın da dediği gibi "ZAFER İNANANLARIN OLACAK"

11 Ağustos 2011 Perşembe

Kendi Küçük Kalbi Büyük Fenerbahçeliler

Onlara anlatmak zor.
Onların anlatması kolay...


Annelerine ,babalarına, teyzelerine ,amcalarına moral veren tüm büyük yüreklere selam olsun...

5 Ağustos 2011 Cuma

Savcılar skoru mu sonucu mu biliyorlarmış ?

Şike soruşturmasının savcısı olan abilerimiz ,soruşturmanın hemen başında ne gerek varsa "Fenerbahçe'nin son 5 maçının skorunu/sonucunu biliyorduk,gülerek seyrettik" demişlerdi.

Önce gülmek iyidir,Allah ağlatmasın ama takıldığımız nokta farklı.

Savcılar maçlarının sonucunu biliyorsa ve bildikleri için keyiflenip gülüyorlarsa ,bizim küçük oğlan anaokulunda bulutlar sınıfında okuyor.Hukuk okumadan ,tapeleri dinlemeden ,fiziki takip yaptırmadan son 5 maçı Fenerbahçe kazanır diyordu.Yani çok önemli bir öngörü değil...

Ancak skorları biliyorduk diyorlarsa iş değişir !

1-0,2-0 falan tahmin edilebilir ama abilerimiz 3-1'den 5-3'ü,

6-0'ı (ki Galatasaray'a karşı değil ,araç dinleten teknoloji harikası arabaları olan bir başkanın takımına) ve 3-4'ü bildilerse önlerinde 2 yol var demektir.

1) Emekliliklerinde Fanatik ve Fotomaç'da ,Radyolarda ,Televizyonlarda Savcıdan Bombalar köşesi hazır demektir.Ören'deki yazlıklarında oturup tahminde bulunarak emekliliğin keyfini çıkarırlar.
2)Allah gecinden versin bu dünyadan ayrıldıklarında mezarları ellerinde iddia,altılı kuponu alan onbinler tarafından,Savcı Baba Türbesi diye ziyaret edilir.

Efendim madem biliyorlardı niye suçüstü yapmadılar veya madem biliyorlardı onlar da iddia oynadılar mı gibi soruları çok yanlı ,çok sarı lacivert ve çok hatalı buluyorum...

-Abi ,90+4 Gaziantep maçını bilmişler midir ?
-Yok o maç 0-0 bitecek diye biliyorlarmış,onlara da büyük sürpriz olmuş.

Artık Futbol Konuşalım !

Önümüzdeki dönemin en popüler cümlesi olacak : Artık futbol konuşalım !

Sanki kolaymış,sanki hiç bir şey olmamış,sanki istemezmişiz gibi...

Puan silmek bile kolay ama akıl almaz tahrik ve abartılarla dolu manşetleri haberlerleri ,hakaretleri nasıl neyle sileceksiniz ? Tamam ,bizim ülke süper salaktır unutur kabul ama bunlar unutulacak gibi değil...

Empatik düşünemeyenlerin ülkesinde doğduk diye değişmek zorunda değiliz.

Fenerbahçeliler bu "iftira" ile ,Fenerbahçeli olmayanlar bu "gerçek" ile 90 dakikalara başlayacaklar.

Verilecek her ceza Fenerbahçeliler için haksızlık olacak.
Sarı Kanaryalar tüm branşlarda küme düşürülse bile "adamlar çok az ceza ile yırttı,lobisi var abi adamların" denecek.

Fenerbahçe'nin her pozisyonu, rakibin yediği her hatalı gol,Fenerbahçe lehine verilecek her penaltı büyüteç altına alınacak,her aleyhte karar için "eee etme bulma dünyası abicim" denecek.İşin en kolay tarafı belki de bu zira Fenerbahçeliler bu konuda efsunlu sayılır...

Gündemde Beşiktaş ve Trabzonspor ile kurbanlık koyun misali bekleyen Eskişehir Sivassspor ikilisine sıra bile gelmiyor zira bu şike soruşturmasında onlar da var ama yoklar.Yani onlarınki "münferit hadise" olarak çoktan kabul edilmiş...Henüz tutanakları,tapeleri bile sızmadı.Galiba sızmayacak da...

"Memlekette herkes yapıyor ama biz yakalandık" görüşüneyse karşı çıkan var mıdır ?

Zira 1.ligi geçtim ,Hopaspor veya Haymanaspor'un yöneticilerini bile 6 ay dinlersen benzeri konuşmalar çıkacağını kabul etmeyen yok.Aslında temiz bir lig isteyen de yok.Her yönetici,camia,taraftar kendisinin "çaktırmadan" hakim olup yönlendirebileceği temiz saftorik bir lig istiyor...

Fenerbahçeliler'in ortak görüşü "Fenerbahçe şampiyon olmasaydı bu soruşturma ortaya çıkmazdı" İşin ilginci bir çok Galatasaraylı ,Beşiktaşlı dostumuzda aynı fikirde ama onların bir ilavesi var "Eee, Aziz Yıldırım çok düşman edindi.Normaldir"

Bir çok yoruma karşı cephece (Fenerbahçe ve diğerleri ) "Fanatikçe" deniyor.

Doğru da .

Fenerbahçe'nin potada olmadığı bir dönemde Galatasaray için böyle bir süreç olsa ben de "ohh suyundan da koy" derdim.Nereye kadar derdim kestiremiyorum ama bir yerde "yeter ya,bu kadar da değil" diyebileceğimi de ümit ediyorum."Madem kanıtlar vardı ,niye bugüne kadar beklediler?" ile itirazlarım başlardı sanırım...Sanırım !

Nötr olduğum bir takıma karşı yapılsaydı ,geçmişten gelen bir maç,bir olay-anıdan dolayı belki ilk gün "ohh" derdim ama ikinci gün "yuh artık" tarafına geçerdim...Söylemek kolay ,geçer miydim yoksa hiç umursamaz "bize sağlam bir orta saha gerekir" konusuna mı vaktimi ayırırdım ?

Şike konusunda verilecek karaların kimseyi tatmin etmeyeceği ,artık uzunca bir süre futbol konuşulamayacağı, şiddet,medyaya inançsızlığın katlanarak artacağı ,gıcık olduğum "futbol ekonomisi-marka değeri" laflarının bir süre unutulacağı konusunda görüş ayrılığı yok.E bu da bir gelişmedir...

Çantanın içinde ne vardı hep merak edilecek.

-Çantayı alınca şöyle bir bakıp tamam demişler,meğer üstte bir iki tane gerçek para varmış ama alttan monoply parası çıkmış.
-Yapma ya,ahlak kalmadı kimsede...Koskoca Trabzonspor bile bunu yaparsa...

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Her Fotoğraf bir delildir

Yıl 1994 (soldan Sağa Aykut Kocaman-Aziz Yıldırım-Kemalattin Şentürk-Tayfur Havutçu)

Ya bak,o zamandan belliymiş herşey,yooo,duur ...işte ortada her şey, daha ne olsun ? Tayfur üzgün ama bence o ceza almayacak (ROK sesiyle okunacak)

"Bekleyin (Dayanın) Sarı Lacivert Askerler,Tezkereye Az Kaldı "-İslam Çupi

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Sosyal medyadan bihaber Fenerbahçeli Yasin



Adı Yasin.

Sivaslı.

11 yıldır tanıyorum. Birlikte çalışmaya başladığımızda iki kızı vardı, henüz bebektiler. Sonra bir de oğlu oldu. Kızlar artık genç kız, oğlu ise yürümeye ve Fenerbahçe demeye başladı.

Memleketten ötürü Sivasspor’lu ama yürekten ötürü Fenerbahçeli. 11 yıldır Fenerbahçe köşesi sezon başında ve sonunda yenilenir, yeni fotograflarla. Sezon sonu Fenerbahçe şampiyon olduysa eğer ertesi gün çıkan gazetelerin manşetleri süsler duvarını. Yok hüzün varsa eğer, bir önceki seferden kalanlar solana kadar muhafaza eder yerlerini. Sezon başı mutlaka yeni fikstür asılır duvarına. Ve sonrasında her hafta skorlar yazılır.

Eğer birileri özel yetkili savcının eline düdüğü vermeselerdi ve o özel yetkili hakem 3 Temmuz’da malum penaltıyı uydurmasaydı bugün Yasin’in köşesinde 2011-2012 Fikstürü asılı olacaktı. Ve biz Yasin ile şirkette her karşılaştığımızda “abla gidiyon mu maça?” sorusu ile başlayan sohbetlerimizi yapacaktık. Ama izin vermediler…

Henüz topun başına geçirmedik kimseyi, direnişimiz devam ediyor. Hakem farkında değil belki ama o penaltı hiç kullanılamayacak. Ya iptal etmek zorunda kalacak ya da biz sahaya ineceğiz. Bekleriz, hiç sorun değil, nasılsa uzatma dakikaları ekleniyor normal süreye.

Biz ki 3-0’lardan 4-3’lere maç getirmiş asla pes etmeyen insanlarız, biz ki 90+5’te Serhat öpüp kornere topu koyduktan sonra umuduyla Luciano’ya gol attıran insanlarız, biz ki Denizli’de o malum maçta şampiyonluğu kaybettikten sonra bile mağrurluğunu koruyan insanlarız, biz ki her ne olursa olsun “Fenerbahçeli olmak güzel şey be kardeşim” diyebilen sevdalılarız,… biz ki en ufak tereddüt duymadığımız için duvarında şampiyonluk fotograflarını hala gururla saklayan Yasinler’e sahibiz, .. dimdik ayaktayız,.. ve biz varken hiç kimse Fenerbahçe’nin kalesine o uyduruk penaltıdan golü atamayacak!

Fenerbahçe’yi yargılayacak ve aklayacak kurum tanımıyoruz.

Fenerbahçe’nin yargılanabileceği tek makam benim, Yasin’in,.. milyonlarca Fenerbahçeli’nin yüreğidir. Ve Fenerbahçe, aklımızın ermediği zamanlarda nasılsa o yürekte, bugün de öyle büyüktür ve temizdir.

Kimsenin gücü ve haddi Fenerbahçe ile düşürmek kelimelerini aynı cümlede kullanmaya yetmez!